━━━━━━━━━
Tanışalı bir yılı geçmişti, ikinci sonbaharımızda sen de, ben de ayrı yerlerdeydik yine. Yeni okulunda yepyeni arkadaşlıklar kurmaya başlamıştın. Daha ilk haftadan okulunda sık sık devamsızlık yapmaya başlamıştın hatta. Bir gün, ben her zamanki gibi eve öğle yemeği yemeye dönmüştüm. Okula döneceğimde ise sokağımın başında seni gördüm tam zamanında. Işıldayan gözlerinle gülümsüyordun bana, her zamanki gibi kollarını iki yana açıp sana koşup sarılmamı beklemiştin. Belki de en güzel sürprizimdi bu senden gelen. O gün özenerek giyindiğime çok memnun olmuştum, çünkü seni görmüştüm hiç beklemediğim halde ve beni hoş bulman özgüvenimi okşuyordu. O gün, sonbaharın dengesiz sıcak öğleninde bana okula kadar eşlik etmek istediğini söylemiştin, ancak bil ki Jeon, ben sana birazcık yürütecek kadar bile kıyamıyordum.
Yine de ısrarına karışılık koluna girmiştim, sohbet ederek ilerliyorduk okuluma. Ardından yeni okulundan Namjoon ile karşılaşmıştık. Beni açık açık süzmesine karşılık huzursuzca yerimde kıpırdandığımda senden yükselen sese şaşkınlıkla bakakalmıştım.
"Gözlerini onun üzerinde görmeyeyim bir daha."
Şakalaşır gibi kurduğun o cümlenin ardındaki sinir yüzünden de anlaşılıyordu ve ben bunu anlayacak kadar tanıyordum seni Jeongguk. Ben Namjoon ile düzgün bir tanışma fırsatı bile elde edemeden ayrılmıştık yanından. Beni açık açık sahiplenişinin şokunu atlatmaya çalışmıştım tüm gün.
Bana yönelik tüm iltifatların, beni paylaşamayışın, her zaman yanımda oluşun, bana karşı ilgili yaklaşımın, hepsi dalga geçmelerden ibaret değil miydi? En başından beri, sadece şakasına yürümüyor muydunuz bana Seokjin ile? Ben bir kez daha gülüp geçtim, görmezden geldim. Seokjin de görmezden geldi. Sen ise bize ayak uydurdun her zamanki gibi. Sonuçta her şey bir şakaydı, değil mi?
Ama her ihtiyacım olduğunda yanımda belirdin Jeon. Her aradığımda açtın, her sıkıntımda yanıma koştun. Beni sımsıkı sardın. Bunu neden yaptın?
O sonbaharda, senin için Seokjin'den farklı olduğumu kabul etmeye başladım yavaş yavaş. Bana karşı farklı davrandığını fark etmeye başladım. Buna rağmen her şeyi içime attım, Seokjin ile paylaşmaya bile korktum nedense. Her şeyin bozulmasından korktum belki de.
Daha sonra üçlü buluşmalarımızın nüfusu azaldı, biz bir ikili olduk birdenbire. Havalar henüz soğumadan parklarda geceleri sohbet edip biralar içtik, bense senin sigaranın kokusuyla doldum ve bunu eskisi gibi dert etmediğimi fark ettim. Grubumuzda yine bana yönelik "övgü" dolu mesajlar atmaya devam ettin, Seokjin de buna eşlik ederken gülmeye devam ettik. Özgüvenimi yükseltmeye çalıştığınızı düşünüyordum, ama beni heyecanlandırmaya başlamıştın işte.
"Akşam yine dışarı çıkalım mı Jeon?"
"Olur güzelim."
"Seokjin'e saat kaç diyeyim?"
"Onu çağırma, bu sefer başbaşa olalım."
Sanırım her şey o mesajla başladı benim içimde. Beni görmek istemiştin. Sadece beni. Belki de o heyecanım sadece duygusal boşluktandı, yani umarım öyleydi.
Yine de sana kapılmadan edemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eleven minutes | taekook
FanfictionSözlerine kanmışım, dokunuşlarına aldanmışım, çaresiz bir aptalmışım. [short story] ©morsmordrexz | 2023