━━━━━━━━━
Hayatımın en güzel günü olan o akşam, eve dönüp de dinlenmeye çekildiğimde mutluluğumuz katlanarak artmaya devam etmişti. Senin o çocuksu heyecanın ve tamamen masum gülüşlerinle yeniden doğmuş gibiydim.
Saat gece yarısına yaklaştı, akrep on biri ve yelkovan on ikiyi buldu.
Bana mesaj attın. Hiçbir şeyden haberim yoktu, kendi kendime gülümseyerek en sevdiğim meyvelerin tadını çıkarıyordum. Birkaç gün bana pek yazamayacağını, kendini pek iyi hissetmediğini söyledin sonra. Şaşkınlık ve endişe bürüdü bedenimi. Babanın biraz hasta olduğunu, ona bakacağını söyledin. Baban tansiyon hastasıydı öğrendiğim kadarıyla. Elbette ben de sana tüm benliğimle inandım.
"Her zaman yanındayım, ne zaman ihtiyacın olursa bana haber ver. Seni bekleyeceğim."
"Teşekkür ederim."
"Seni seviyorum."
"Görüşürüz."
Seni bekleyeceğimi söylerken ciddiydim. Ancak bana beş gün boyunca "iyi geceler" veya "günaydın" bile dememene karşılık şaşırmakta haklı olduğumu düşündüm. Kırıldım. Sadece varlığını belli etmen yeterliydi Jeon, senden hiçbir şey istemedim. Sadece iyi olduğunu belli edecek herhangi bir işaret istedim. Seni rahatsız etmekten korktum. Arkadaşların iyi olduğunu söyledi; okulda keyfinin oldukça yerinde olduğunu, yeni kızlarla tanıştığını ve içmeye gittiğinizi öğrendim sonra. Sana ben de iyi gelmez miydim hiç?
Tamı tamına beş gecem seni beklemekle geçti. Altıncı günün sabahında da yine yoktun, Seokjin ise tüm bu sürede endişemi yatıştırmaya çalışıyordu. Okul bitmişken, saat öğleden sonra beşe geldiğinde telefonumu çaresiz bir umutla elime aldım. Her zamanki gibi en ufak bir bildirimde heyecanla beyaz ışığa kavuşmaya çabalarken bu sefer gerçekten sendin. Günler boyu bekleyişime dem oldun.
Sendin kalbimi binbir parçaya ayıran.
Sadece üç cümleyle benden ayrıldın, dünyamı dünyandan ayırdın.
Son derece klasik bir mesajdı, daha yaratıcı olabilirdin. Seni son kez görmeme izin verebilirdin; seni hatırladığım son anın göğsüme yaslandığın an olmasına engel olabilirdin. Beni karanlığa gömerken hem sensiz kaldığım, hem de seninle paylaştığım günlerin pişmanlığını suratıma vurmana yıkıldım, vedana karşı susuz dudaklarım isyanla titredi.
Daha iyilerini hak ediyor muydum gerçekten Jeon? Sen yokken ben kendime nasıl iyi bakabilirdim? Nasıl oldu da böyle koptun benden? Nasıl da sildin izlerini dudaklarımdan ve saçlarımdan?
Nasıl beni karanlığa gömebildin, sana en çok ihtiyacım olan zamanda, belki de bana en çok ihtiyacın olan günlerde?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eleven minutes | taekook
FanfictionSözlerine kanmışım, dokunuşlarına aldanmışım, çaresiz bir aptalmışım. [short story] ©morsmordrexz | 2023