Herkesin hayranı olduğu biri vardır. Ben ise Aşka hayranım. Bu kadar masum gözüken bir şey nasıl bu kadar can acıtabilir?
....."Yok artık. Kimi basmam gerekiyor ki?" dedim ve bende güldüm. İkimiz de gülümseyerek bir birimize baktık.
Sahte öksürük ile kendimi toparlamaya çalıştım ve ayağa kalktım. "Sen emin misin kahve içmemeye. Yani çok iyi kahve yaparım ama istemezsen de ısrar etmem." dedim ve cevap bekledim. İkimiz de tuhaf bir şekilde teleşlıydık.
"Yok saol. Teşekkürler. Ama içemem." dedi ve tuvalete girdi. O gittiği an aynalı masaya dayandım. N'oluyor du bana? Kendine gel Pınar.
Kapının çalmasıyla yarım saattir yere baktığımı yeni fark etmiştim. Hızla gittim ve kapıyı açtım.
Bu olamazdı. Bu olması imkansız bir dilek di. Yok artık.
Arkamdaki ayak seslerini duydum ve ona baktım. Belinde havlu vardı ve yarım saattir duştaymış. Kalçasından yukarısı çıplak bir şekilde karşımda duruyordu. Bi havlu ile de saçlarını kuruluyor du.
Kaşlarımı şaşkınlıkla yukarı kaldırdım.
Kapı da yaslanmış bir şekilde bi bana bir de Başkomiser'e bakan Kuzey Keskin vardı.
"Bu gerçek değil dir deyil mi?" diye masum bir sesle sordum. Dilim uyuşmuş ve konuşamayacak bir hâl almıştı.
"Malesef ki gerçek." dedi ve sıkıntılı bir nefes verdi.
"Bi dizi var dı ya hani..." dedim ikisi de bana şaşkın şaşkın bakıyordu "...dizide şey diyordu 'bayıl istersen feriha' mıydı neydi. İsmini unuttu-" dedim ve bilincimi kaybettim.
***
Gözlerimi araladığımda karşımda tek bir kişi deyil bir sürü kişi vardı. Ama bunları tanımıyordum. O sırada bir ses geldi "Pınar! Pınar! Nerede o?" diye feryat ediyordu. Bu en yakın arkadaşım Açelya'nın sesiydi.
"Merak etmeyin hanımefendi arkadaşınız gayet iyi. Tansiyonu çıkmış ondan bayıldı." dedi tanımadığım bir ses daha.
"Bak kuzen beğendin mi yaptığını?" diye çıkıştı Başkomiser birine. "Doktor hanım bi bakar mısınız başına. Son dakika tuttum ama başını sehpaya hafif vurdu. Bi bakarmısınız?" dedi sakin kalmaya çalışıyormuş gibi.
"Kız bizim yigen kendinden başka birini önemsiyor." dedi bir kadın sessizce. Ama dibimde olduğu için duymuştum. "Kız bunlar sevgili olmasın, abov." dedi ellerini dizlerine vurarak. Demek ki yatağın baş ucunda bulunana tek kişilik koltuktaydı.
"Yok...teyzecim...biz...düşmanız...onunla!" dedim yani demeye çalıştım ama başım çok fena ağrıyordu. Gözlerimi tam açamıyorum ama konuşabiliyordum.
Hızlı adımlarla biri yanıma geldi. "İyimisin?" dedi Başkomiser. Beni doğrultmaya çalıştı. Yaptı da.
"Sadece biraz başım ağrıyor." dedim ve neredeyse son gücümle gözlerimi açabilmiştım.
Karşımda bana mas mavi gözleriyle bakan, saçlarını tam kurutamayan ve üstüne giydiği siyah t-şörtün vücuduna yapışmasına izin veren biri vardı. Evet bu Başkomiser di.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejder'in Ateşi
Roman pour Adolescents🐉 Ailemi kaybettiğim gün başladı bütün olaylar. İntikam ateşiyle yanıp tutuştum. Gerçekten de aşka inanamamaya başlamıştım ki karşıma o herkesin bildiği ve korktuğu Başkomiser Berk Can Çakal çıkana dek. Birimiz suçlu birimiz masum. Hangimiz kazanac...