"Bu kadar kolay olacağını mı sandın?"
Mikail'in yüzündeki sahte güven ifadesi bile sorunun cevabının hayır olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Başını iki yana salladı yavaşça, "Hayır, hiçbir zaman öyle bir fikre kapılmadım."
"O zaman tüm bu saçmalıklarının boşuna olduğunu biliyorsun."
Yüzünde kırık bir gülümseme beliriyordu, "En azından denedim."
Uriel'in Mikail'e göre çok daha soğuk bir ses tonu duyuldu arkasından, "Elbette bunların sonuçları çok ağır olacak."
Çenesini kaldırdı ve omuzlarını dikleştirdi, "Her ne ceza verilecekse verilsin, pişman değilim."
Başmelek Aziraphale, Cennet'e mega planların uygulanması için getirilen eski Doğu Kapısı Muhafızı, büyük yok oluş yerine kendi yok oluşunu göğüslemeye hazırlanıyordu. Belki Cehennem'e gönderilecekti, belki de varlığı sona erdirilecekti. Her ne olursa olsun, bu büyük planı engellemiş ya da sekteye uğratmıştı. Suçlu olduğunu biliyordu, Hüda'nın arzusunu sorgulamış, hatta ona karşı çıkmıştı. Uzun zaman önce bunu yapan birisine ne olduğunu çok iyi biliyordu. Gerçi kendisinin yaptıklarının yanında birkaç soru çok masum kalırdı.
Bu değerlendirmeyi yapmak bile şirk koşmak anlamına gelebilirdi ama o kendi fikirlerinin üstünlüğünü iddia etmiyordu. Cennet'teki herkesin aksine, Hüda'nın buyruklarının yanlış yorumlandığını düşünüyordu. Eğer bu bir büyüklenme ise, yaptıklarının bedelini en ağır şekilde ödemeliydi. Ama belki de bir farkındalık yaratma imkanı olmuştu, bu da her neye maruz kalırsa kalsın vicdanının rahat olacağı anlamına geliyordu. Bir meleğin iyilik ve doğruluk için pusulası olan vicdan şu aralar Cennet'te servis dışı kalmış bir otomata benziyordu.
Metatron tarafından "terfi ettirildiğinde" bu çürümeyi düzeltebileceğini ummuştu, ne kadar da naif bir düşünceydi bu. Belki de onu böyle umutlandıran şey Crowley ile birlikte her şeyin üstesinden gelebilecekleri inancıydı ve şu an tek başına nasıl da başarısız olduğunu düşünüyordu.
Malum şeytanı düşününce göğüs kafesinin içindeki metaforik kalbi bir kez daha kırıldı. Tekrar bir melek olarak Cennet'e gelebileceği teklifini kabul etmemesini şimdi daha iyi anlıyordu. Cennet inandığı gibi iyi taraf değildi ama mesele bunu düzeltmek de değildi. Aziraphale ondan artık olmadığı birisine dönüşmesini istemişti. Üstelik yardımcısı olmasını teklif etmişti. Oysa Crowley eş parçalardan bir bütünü oluşturmayı istiyordu. Aziraphale o eski mutlu meleği geri getirebileceğini düşünmüştü o an ancak son altı bin yılını birlikte geçirmekten keyif aldığı da kronik huysuz şeytandı. Başkasının iyiliğini düşünmek o kadar da basit bir şey değildi işte. Crowley teklifini reddettiğinde sorumluluk almak yerine kendi bencil arzularını ön plana koyduğunu düşünmüştü. Daha doğrusu ona kızmak için böyle bir bahane uydurmuştu bir anlığına. Belki de öyleydi ya da arzularını ön plana koyan asıl kişi kendisiydi. Şimdi düşününce o zamanki güvenini bulamıyordu kendinde. Crowley'e teklifini sunarken doğru şeyi yaptığından emindi. Doğru kavramının içi öylesine boşalmıştı ki, artık bunların hiçbir önemi yoktu. Kısacası her ikisi de gri tonlardaydı, fakat Aziraphale sandığı kadar açık tonlarda olmadığını daha yeni görüyordu.
Yaptığı şey, İsa'nın binlerce yıldır ayaklarının değmediği dünyada yürümesine teknik aksaklıklar çıkarmaktı. Dünya hakkındaki engin bilgilerinden yararlanılmak üzere buraya getirilmişti, yaptığı da buna uygundu işte. Kıyamet dosyalarına erişilemiyordu. En yüksek önem derecesindeki klasöre doğrudan sadece Sorumlu Başmelek erişebiliyordu, diğer başmeleklerin en az iki tanesinin birlikte erişmesi mümkündü. İçeriğinin değiştirmesi kesinlikle yasaktı ancak erişim parolası içeriğin bir parçası değildi. Savaşın başlaması, Cennet'in mutlak üstünlüğü ve İsa'nın yeniden dünyaya dönmesi bu dosyalardaki plan notları doğrultusunda mümkün olacaktı. Her şey binlerce yıldır hazırdı zaten, onay verilmesi yeterli olacaktı. Ancak Sorumlu Başmelek Aziraphale tekrarlanan ve artık göstermelik olduğu zannedilen oylamadan önce parolayı değiştirmişti. Bu nedenle fikrinin sorulmasına bile imkan olmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Good Omens: Bigâne (One-Shots)
FanfictionMelek Aziraphale ve Şeytan Crowley yanlış tercihlerinin sonuçları olacağını biliyorlardı ancak böylesine ağır bir cezayı ikisi de beklemiyordu. Cehennem ateşinde yanmaktan ya da kutsal suya bulanmaktan bile beterdi bu. 2. Sezon finalinden sonrasına...