UYARI: Bu bölümdeki dramın dozu biraz yüksektir.
.
.
.
."Hayır!"
Bir anlık duraksamanın ardından geldi düşüş. Kanatların kenarlardaki küçük korları görebiliyordu şimdiden. Yetişmeliydi, tutmalıydı onu. Etrafındaki derin sessizliğin farkında değildi, tek bir yere odaklanmıştı. Oysa başarmıştı işte, sonunda bu düşüş olsa bile.
Hedefinden ayırmadığı gözleri yaşlarla dolmuştu. İçindeki sesi susturmaya çalışıyordu, çünkü "çok geç kaldın" diyordu.
Crowley, bir şeytan olmasına rağmen az önceki patlamadan etkilenmemişti. Tüm gücüyle hızla düşen Aziraphale'e yetişmeye çalışıyordu.
-o-o-o-
"Bay Crowley,
Malumatınızın olmadığını düşündüğüm önemli bir husus hakkında sizinle bizzat görüşülmesi icap etmektedir. Bu notu aldığınızda kitapçıya intikal etmenizi temenni eder, iyi günler dilerim.-M"Crowley Bentley'in camında bir not bulduğunda park ettiği yer nedeniyle kendisine küfür edildiğini düşünmüştü. Okuduğunda ise gözlerini devirmeden edemedi, birilerinin insanlığı daha modern eserlerden öğrenmesi gerekiyordu kesinlikle.
Normalde Muriel ile iletişimleri olduğu söylenemezdi, birkaç kere Maggie'den plak alırken karşılaşmışlardı sadece. Edebiyattan sonra müzik ile tanışmak oldukça heyecanlandırmıştı onu, binlerce yıllık serüvene aniden dalan birini izlemek de keyifli geliyordu Crowley için. Ama hepsi bu kadardı. Ne kitapçıya ayak basmıştı ne de... "Ondan" haber almıştı.
Notu tekrar okuduğunda Yukarı ile ilgili bir şey olabileceğini düşünüyordu ve bu ihtimal hiç hoşuna gitmemişti. Her neyse kendisini ilgilendirmiyordu, Aşağı ya da Yukarı ile işi bitmişti. Bu nedenle gitmemeye karar verdi önce ancak merak duygusuna engel olamadı. Zaten başına ne geldiyse merakından değil miydi?
Homurdanarak arabasına bindi ve yerini çok iyi bildiği kitapçıya doğru yola koyuldu. Hız limitini -her zamanki gibi- aşarak tanıdık sokağa giriş yaptı. Acelesi yoktu ama yine de bazı alışkanlıklardan vazgeçmek kolay olmuyordu işte. Dükkanın önüne park ettikten sonra bir süre çıkmadı araçtan. Kapıyı açıp içeri girmek kolay bir şey gibi görünebilirdi lakin kapıdaki çanı en son duyduğunda hiç de hoş şeyler hissetmemişti.
"Her neyse, halledelim bitsin." dedi kendi kendine ve gözlüklerini düzelterek arabasından indi. Birkaç adım sonra kapının önünde durdu ve derin bir nefes alarak içeriye girdi. Lanet olası çan sesi hiç yardımcı olmuyordu.
"Biliyor musun Muriel, 21. Yüzyılda insanlar birbirleriyle mesajlaşarak haberleşiyorlar. Cep telefonuy-"
Cümlesi yarım kaldı çünkü dükkanın ortasında "sahibi" duruyordu.
"Harika, ufak tefek yalanları öğrendin demek Muriel."
Hemen arkada biraz mahcup vaziyette duran melek cevapladı onu, "Aslında yalan söyledim sayılmaz. Sizinle önemli bir konu görüşüleceğini yazdım ama yalnız olmayacağımı belirtmemiştim zaten."
İlk kez o zaman konuştu Aziraphale, "Teşekkürler Muriel, bundan sonraki kısmı biz Bay Crowley ile baş başa görüşsek daha iyi olur."
Muriel her iki ilahi varlığa tekrardan baktı ve başıyla onayladı. Saniyeler içinde gözden kaybolmuştu bile.
Crowley başını iki yana salladı, "Hiç lüzumu yoktu, konuşmamız gereken bir şey olduğunu sanmıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Good Omens: Bigâne (One-Shots)
FanfictionMelek Aziraphale ve Şeytan Crowley yanlış tercihlerinin sonuçları olacağını biliyorlardı ancak böylesine ağır bir cezayı ikisi de beklemiyordu. Cehennem ateşinde yanmaktan ya da kutsal suya bulanmaktan bile beterdi bu. 2. Sezon finalinden sonrasına...