"Oldukça şakacısınız, Señor Crowley. Bu dediğiniz mümkün olsaydı, gerçekten kazançlı bir yatırım yapmış sayılırdım."
"Siz yine de dediğimi tekrar düşünün, Señor Cortez. Masaya kimlerle oturduğunuz oldukça önemli, değil mi?"
Crowley masanın geri kalanına göz gezdirdikten sonra hafifçe gülümseyerek kadehini kaldırdı. Cortez denilen adamın aklını karıştırdığını biliyordu, ortaklık yapısını tekrardan gözden geçirmeye başladığını anlamıştı. Nifak tohumları ekilmişti bile, artık tek yapması gereken gecenin kalan kısmında adamın harlanan şüphesinin ortalığı yakmasını izlemekti. Diğer iki kişiyle sohbet açarak Cortez'i kafasının içindeki sesle yalnız bırakmıştı ki garsonun teki yanaşıp kendisiyle görüşmek isteyen birisi olduğunu söyledi. Beklediği ve hatta görmek isteyebileceği kimse yoktu, meşgul olduğunu söyleyerek garsonu göndermeye çalıştı ancak önemli bir mesele olduğu ısrarı üzerine gözlerini devirerek masadakilerden müsaade istedi.
Garsonun restorandan çıkıp otelin ofislerinin olduğu yere yönelmesiyle yavaşladı Crowley, içinden bir ses bu görüşmenin tuzağa düşürülme ihtimali olduğunu söylüyordu.
"Baksana, kimmiş bu görüşmek isteyen kişi?"
"İsim verilmedi efendim. Lakin mahremiyet talebi olduğu için sizi toplantı odalarından birinde bekliyorlar."
Crowley, restoranda bıraktığı kişilerin işi "resmi makamlara" çıtlatmış olup olmayacağını düşünürken tüymesi gerekirse mucize kullanmadan nasıl çıkabileceğini hesaplamaya koyuldu. Belki de insanların konuyla ilgisi yoktu, Aşağıdan birileri de olabilirdi. Gerçi onlar bu kadar uğraşacak tipler değildi, ayrıca Shax en son görüşmelerinde ne halin varsa gör, demişti. Şimdi böyle bir zahmete gireceğini sanmıyordu. Onlar da değilse, geriye kalan Yukarı'ydı ve-
Garson önünde durduğu kapıyı açıp Crowley'in geçmesi için kenara çekildi. İlk bakışta odada kimse görünmüyordu ancak şöminenin önündeki koltuklardan birinde oturan olduğunu fark ettiğinde garsona bakış atarak içeriye doğru girdi. Ardından yavaşça kapatılan kapının sesi oturan kişiyi harekete geçirmemişti bile.
"Israrla beni görmek isteyen birisi için oldukça aceleci duruyorsunuz."
Alaycı cümlesinden sonra çenesini hafifçe kaldırdı ve ellerini pantolon ceplerine daldırdı. Kapıdan fazla uzaklaşmak istemiyordu. Oturan kişinin derin bir nefes aldığını duydu. İçinin aniden soğuduğunu hissetmişti ki, nedenini sorgulayamadan cevabını aldı. Aziraphale yavaşça kalkıp arkasını dönmüştü.
Hemen ardındaki şöminenin alevlerine rağmen içindeki soğuma devam ediyordu, buz kestiğini hissediyordu Crowley. Serin bir Barselona akşamında birkaç kadeh eşliğinde ufak tefek entrikalar çevirmekten başka bir planı yoktu. Yıllardan beri kaçtığı, kaçındığı ve umursamamayı öğrendiğini sandığı Şey tam karşısındaydı.
"Merhaba, Crowley."
Yumuşak bir ses tonuyla selamlayan Aziraphale anlık donukluğunu çözüverdi. Gözlüklerinin ardında saklı gözlerini çevirmeyi başarabilmişti sonunda, "İyi bari, tatlı servisine yetişirim."
Arkasına hızla döndüğünde arkasındaki telaşlı birkaç adıma çaresiz bir sesleniş de eşlik etti, "Bekle lütfen!"
Bu cümlenin üzerine yavaşladı. Onca şeye rağmen bu talebe kayıtsız kalamamasına sinir olmuştu. Çenesini sıktıktan sonra umursamaz tavrını sürdürmeye çalıştı Crowley. "Dediğim gibi, tatlı servisi başlamak üzereydi. Kahveli bi-"
"Yapma ama Crowley, ikimiz de tatlı düşkünü olmadığını biliyoruz."
Evet, o sendin, dedi içinden ancak dudaklarından çıkan çok daha koyuydu, "Bu konuşmayı yapmaktansa pamuk şekere dolanmayı tercih ederim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Good Omens: Bigâne (One-Shots)
FanfictionMelek Aziraphale ve Şeytan Crowley yanlış tercihlerinin sonuçları olacağını biliyorlardı ancak böylesine ağır bir cezayı ikisi de beklemiyordu. Cehennem ateşinde yanmaktan ya da kutsal suya bulanmaktan bile beterdi bu. 2. Sezon finalinden sonrasına...