Maalesef onların çocukları çıkmıştım.
Ne kadar bana sarılmak isteseler de izin vermemiştim. Anlıyorum üzülüyorlardı. Yıllarca çocuğunu ölü bilmişlerdi ama tanımadığı birini ne evlerine almak ne de benim o eve girmem doğruydu.
Umarım zor kullanmazlardı.
Doktor bey abinin "bize bir şans vermeni istiyoruz Mutlu." demesiyle işaret dili bildiği için yazmakla uğraşmayacağıma mutluydum.
"Dışarı da ara sıra görüşebiliriz fakat o kadar."
Dediklerimle birlikte kaşları çatılan 1 numarayı umursamamıştım. Erken yaşlanacaktı garibim. "Bak Mutlu eminim ki senin için de çok zordur fakat biz senin aileniz. Senin bizimle yaşamanı ve birbirimizi tanımayı istiyoruz. Bence zor kullanmaya gerek olmadan anlaşalım."
Sözde rica ediyormuş gibi kurduğu emir cümleleriyle kaşlarım çatılırken başımı olumsuzca sallanmıştım.
Her kitap da olduğu gibi biyo ailenin iyi çıkması mı gerekiyordu?
Bana zarar vermeye çalışsalar sesimi bile duyuramazdım. Daha Yiğit abimlere haber vermemiştim.
Sessiz kalan diğer numaralarsa umarım beni haklı buluyorlardır.
Biyolojik annenin "Bak oğlum senin için çok zor olduğunu biliyorum. Senden birkaç ay istiyorum. Bize alışamazsan veya sevmezsen istediğin gibi bir hayat sürebilirsin. Hangi kararı seçersen seç sana hepimiz destek olacağız ama lütfen bizimle gel." dediklerinin ardından biyolojik babanın "ne demek birkaç ay hayatım?" diye karşı çıkmasıyla
Canan Hanım'ın ona attığı bakışla susmuştu.
Herkese hırr eşine miyav. Hanımcılık kazanacak.
Sonra tekrar bana dönülmesiyle cevabım kesindi kabul etmezdim.
"Üzgünüm Canan Hanım fakat istemiyorum lütfen zorlamayın." dediklerimi anlamayacağı için doktora doğru döndüğümde
"Lütfen oğlum biraz düşün." demek işaret dili biliyordu.
Bu kadar muhabbet yeterdi. Odadan hızlıca çıktığımda merdivenlerden inerken peşimden gelmemeleri için dua ediyordum. Lütfen Allah'ım ben bir olay daha kaldıramam.
Cebimde ki telefonu çıkarırken Tuna'ya her zaman buluştuğumuz parkta beni beklemeleriyle ilgili kısa bir mesaj yazmıştım.
Şimdi bekle dur otobüsü.
Omzumda hissettiğim elle irkilip bana dokunan eli ittirdiğimde 4 numara olan adı Berk di sanırım olduğunu görmüştüm.
"Korkuttuysam pardon. Seni yetimhaneye kadar götürebilir miyim? Şuan da iş çıkışı olduğu için trafik baya kalabalıktır."
Aslında mantıklı olabilirdi. Şimdi ne taksiye binecek param vardı. Yetimhaneye de çok gecikmemeliydim.
Başımla onu onayladığımda hafifçe gülümseyip "o zaman hadi gidelim." onu takip edip buraya geldiğim arabaya göre biraz daha küçük ama şık duran arabaya geçmiştik.
"İşaret dilini daha öğrenmemiştim. Bu yüzden bir şey demek istersen telefonundan yazabilir misin?"
Onu başımla yine onayladığımda açıklamaya devam etmişti.
"Annem öğretmendi. İşaret dili, her dilde kullanılan kelimeler bunları öğrenmemiz gerektiğini düşündüğü için bizi kurslara gönderiyordu. Bir ben ve Yağmur daha öğrenmemiştik. Onun dışında herkes biliyor. Rahatça konuşabilirsin. Yakında bende öğrendikten sonra zaten benim havalı karizmamdan diğerlerini umursamazsın zaten."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessizliğin Sesi
Teen FictionKonuşamıyordum. Bu bir kusur değildi. Bu bir sınavdı ve ben bu sınavı kazanmadan bitmeyecekti. Sessizliğimin sesi oldum. Gerçek dostlar edindim. Hayatım çok iyi olmasa da gülebiliyorum. On beş yaşında olacakları bilmeden.