4

271 22 23
                                    

Kazanın üstünden 2 gün geçmişti. Hem bana hem de Ryan'a 1 hafta izin verildi kendimizi toparlamamız için. 2 gündür ailemle çok konuşmuyordum çünkü sürekli soru soruyorlardı. Neden o gün o arabadaymışım da, bu samimiyet buluşmalar neymiş de mık mık mık. Odamdan pek çıkmıyordum bu yüzden. Telefonumdan kızlar ve Ryan ile yazışıyorduk falan. Biraz bitkisel hayatta gibiydim.
Bugün ise bütün ailem işte olacağından belki kızları çağırma planım olabilirdi.

Ryan arıyor

Telefonu bekletmeden açtım.

"Günaydın Duru. Bugün daha iyisindir diye umuyorum."

"Günaydın Ryan. Evet bugün düne göre çok daha iyiyim ağrı kesicisiz hayatta kalabiliyorum" dedim ve güldüm. Karşı taraftan da gülme sesi geldi.

"Bugün için bir planın var mı?"

"Hayır, bütün gün evde tekim. Neden sordun?"

"Bir ara uğrayabilir miyim? Kahve falan alırım oturup sohbet ederiz."

"Çok iyi olur aslında. O zaman öğlene doğru bekliyorum."

"Anlaştık. Hoşçakal"

"Hoşçakal"

Ryan'ın gelmek istemesi gerçekten çok işime geliyordu. Günlerdir insanlarla yüz yüze konuşmuyordum.

                                                  -

Evi iyice toparladım. Artık tek eksiğimiz Ryandı. Beklerken annemin iki gün önce dedikleri geldi aklıma. Acaba annem mi abartıyordu,yoksa gerçekten bir şey mi vardı? Ama annem abartmayı sever ya.

Ya tabi sever, öyle bir şey olması için daha bismillah

Aman valla içimdeki sesi dinlemek bazen mantıklı oluyor.

Kendi kendime konuşurken kapı çaldı. Hemen koridordaki aynada üstümü başımı şöyle bir düzeltip kapıyı açtım.
Ryan elinde ufak bir beyaz lale buket, yüzünde klasik tebessümü ile karşımda dikiliyordu.
"Selam, umarım çok bekletmedim" "Hayır hayır. Geç lütfen."

Buketi masaya bıraktı. Biraz çekinerek koltuğa geçti.
"Evinde gibi ol lütfen." dediğimde gülümseyerek onayladı.
Ondan aldığım kahvelerle içeri giderken, bandajı takıldı. Hala çıkarmadığına göre yarası geçmemişti.

"Kolun geçmedi mi?" diye sorduğumda bana dönerek yanıtladı. "Saplanan parça derine indiği için iyileşmesi zaman alacakmış. İltihap kapmaması için de hala sargılı." Anladığımı söyledim kahveden ilk yudumu almadan önce.

Kahveler bittiğinde Ryan, film izlemeyi teklif etti.

Misafirin başımızın üstünde yeri var herhalde kabul edeceksin

Tabiki kabul edeceğim, sus lütfen.

Türkiyede yayınlandığını bilmediğim ve merak ettiğim bir filmi açtık. Londrada okumaya giden bir gencin başına gelenleri anlatıyormuş.

Filmin yarısında falan feci bir uyku bastı.
Bir ara kafamın sola düştüğünü hatırlıyorum ve o kadar.

Biri beni beni dürtüyor gibi oldu ama takmadım. Tekrar bir dürtüklenme ve ismimin söylenmesi ile gözümü açmayı deniyordum.
"Ya abi sal beni azcık daha uyuyayım."
"Ne diyorsun? "

Ryan'ın sesiydi. Doğru ya o da buradaydı. Adamı da hep unutuyorum he.
"Ryan?" dediğimde, biraz gergin bir ifadeyle bana döndü. Gergin ifadesi bir anlığına kaybolsa ve gülümsese de sonra yok oldu.
"Duru kimse gelmez demiyor muydun?" Başımı onaylarcasına salladım. "Kimse gelmez bu saatte zaten. Hem saat kaç oldu?"
"19.00"
Ryan'ın sözüyle hayrete düştüm çünkü annemlerin çoktan gelmiş olması gerekirdi.
"Sanırım ailen gel-" derken kapı tekrar çalındı. İşte şimdi ölüm fermanım imzalanmak üzereydi. Hemen Ryan'a döndüm.

Sadece Bir İş? (biraz ara verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin