-16-

9.2K 583 127
                                    

Medya: Alparslan

Uzun bir bölüm olduu keyifli okumalar <3

(Alparslanın anlatımıyla)

"Tamam asker çıkabilirsin." Odam da ki asker selam verip çıktığında çekmeceden çıkardığım evrakları kontrol etmeye başladım. O sırada gözümün önüne gelen ela gözlerle iç çektim.

Selçuk...

Görür görmez adama sigara yaktırdığı gülüşü ve bir o kadar güzel gözleriyle kalbimde çiçekler açtıran güzeller güzeli doktor.  Onu gördüğüm ilk an ela gözleri o kadar güzel gelmişti ki aşık olmamak elde değildi. Kibarlığı ve masumluğu ise kalbimde yer edinmişti bile.

Aklıma gelen yüzle iç çekip beni öptükten sonra hızlıca kaçtığı günü düşünmeye başladım. Arkasına bakmadan gittiğinde ardında bıraktığı heyecandan bayılacak olan benden pek tabi haberdar değildi. O güzel dudakları yanağıma değdiği an içimi kaplayan huzur ise paha biçilemezdi.

 Düşüncelerim kapının tıklatılmasıyla dağılınca boğazımı temizleyip sert ifademe büründüm.

"Gel." Önce kapının açılmasıyla ardından da içeri Selçuğun girmesiyle gülümseyip ayağa kalktım.

"Hoş geldin." 

"Hoş buldum." Hızla yanıma gelip kollarını boynuma dolayınca başta şaşırsam da bende ellerimi beline sabitleyip bedenini kendime doğru çektim. Sıkıca sarılıp vanilyayı andıran güzel kokusunu belli etmeden soludum. Çok geçmeden kollarımın arasından ayrılınca istemesem de ellerimi belinden çektim. O sırada Selçuk daha demin kalktığım koltuğa oturunca bende kalçamı masaya dayayıp onu izlemeye başladım.

"Komutanım ben çay istiyorum." Sırıtıp kafamı salladım ve telefona uzanıp iki çay istedim. Selçuk da o sırada masanın üzerinde ki eşyaları inceliyordu.

"Bugün yorucu muydu?" Sorduğum soruyla hızla kafasını sallayıp bana baktı.

"Evet ya birde bir hastamın doğumu yaklaştı onun tatlı stresi var." Kafamı sallayıp hafif büzdüğü pembe dudaklarına bakıp yutkundum.

"Hmm..." dudaklarına bakarak konuştuğumu Selçuk da fark etmiş olacak ki hafifçe yutkunup istemsizce alt dudağını ısırdı. Bu hareketiyle gözlerimi elalarına sabitledim ardından da kulağına eğilip "Isırma yara olur." diye fısıldadım.

"Lan Alparslan bir-" Poyraz içeriye daldığında gördüğü manzarayla gözlerini kaçırıp arkasına döndü. Selçuk kızarıp hızla ayağa kalktığında bende doğrulup boğazımı temizledim.

"Ne oldu Poyraz?" Poyraz yavaşça bana dönüp kısık gözleriyle bir bana bir Selçuğa baktı ardından rahat bir nefes verip gözlerini araladı.

"Ya ben şey etmek için gelmiştim de kusura bakmayın ya. Selamlar enişte." Selçuk kaşının yukarısını kaşıyıp dudaklarını birbirine bastırınca sırıtmadan edemedim.

"Ne etmek için gelmiştin Poyraz?" diye sordum.

"Oğlum Eren yarın yemeğe çağırıyormuş da gitmeden haber vereyeyim dedim. Gelirsiniz enişteyle." 

"Şey ben-" Poyraz Selçuğun sözünü kesip konuşmaya devam etti.

"İtiraz kabul etmiyorum enişteciğim yarın akşam yemeğinde bizdesiniz. Hadi ben kaçtım." Poyraz hızla odadan çıktığında Selçukla bir süre bakıştık. Ardından odanın içinde ki çekyatta yan yana oturduk.

"Kusura bakma biraz tez canlı birisi." Selçuk gülümseyip kafasını salladığında sorun değil diye mırıldandı. "Poyraz da asker bu arada." Selçuk hmm diye mırıldanıp tekrardan kafasını salladı.

VİŞNE (BXB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin