Multimedia'da Doruk ve Melis var.Evet, uzun bir süreden sonra yeni bölüm geldi:):) Hala bu kitabı okuyan ve yeni bölümü bekleyen okuyucularıma teşekkür ederim=) Keyifli okumalar...
Melis'in Ağzından
Başımdaki feci bir ağrıyla gözlerimi açtım. Dün hiçbir şeyi hatırlamayacak kadar çok içmiştim. Yanımda birinin nefes alış verişlerini duyunca kafamı o tarafa doğru çevirdim ve aynı anda çığlık atmam bir oldu.
"Senin ne işin var burada?" diye bağırdım Doruk'a. Benim sayemde kapalı olan gözleri açıldı.
"Unuttun mu? Bana gitme diyen sendin geri zekâlı. Üstelik senin yüzünden uyuyamadım. Uyurken sayıkladığını söyleyen oldu mu sana?" dedi Doruk. Beni kendine doğru çekip sıkıca sarılmıştı. Bana sarılmasına o kadar şaşırmıştım ki soru sorduğunu bile geç anlamıştım.
"Ne söyledim sana?" diye sordum bir süre sonra. Her şey söylemiş olabilirdim.
"Beni ne kadar çok sevdiğini, benden nefret ettiğini ve çok yakışıklı olduğumu söyledin" dedi kıkırdayarak.
"Gerçekten bunları ben mi söyledim?" dedim. Şu an başım onun omzundaydı ve yüzümü göremediği için şanslıydım. Çünkü yüzüm utançtan kıpkırmızı olmuştu. Biz neden hala birbirimize sarılıyorduk bilmiyorum ama bunu ilk bozan ben olmak istemiyorum diye düşünürken bana
"Senin yüzünden Burçin'i barda öylece bırakıp seni evine getirdim. Ve aramalarına cevap verdiğim an öldüm demektir!" dedi. Onu yataktan ittim ve
"Umarım gerçekten öldürür seni" dedim. Burçin'i sevmediğimi bile bile gözüme sokmak istercesine bana ondan bahsediyordu.
"Bana niye beddua ediyorsun? Senin yüzünden oldu tüm bunlar..." dedi. Sonra ise yerden kalktı ben ise onun bu haline gülüyordum. Gözleri yarı açık yarı kapalıydı, uykusunu alamadığı çok belli oluyordu. Şapşal gibi gözüküyordu. Şapşal ama hala tatlı...
"Neden bana öyle gülümsüyorsun? Aklından ne geçiyor?" diye sordu gözlerini ovuşturarak.
"Sen hala gitmiyor musun? Bu arada dün gece için teşekkürler" dedim.
"Peki, kovuyorsan gidiyorum" dedi ve gitmeden önce son kez bana baktı.
Yataktan kalkıp banyoya gittiğimde çığlık attım. Sabahları gerçekten çirkin görünüyordum. Daha da kötüsü Doruk beni bu halimle görmüştü. Ama ben aklıma gelen düşünce sayesinde gülümseyebiliyordum.
Doruk eğer beni önemsemeseydi orada bırakabilirdi ama yapmadı. Burçin'in kızacağını bildiği halde bu gece benimle kaldı. Beni sevmediğini biliyordum ama belki hala umut vardı....
Günce'nin Ağzından
Tüm gece uyuyamamıştım. Bugün Buğra İzmir'e dönüyordu ve ben daha hala onu sevmediğimi söyleyememiştim. İzmir'deyken bile beni düşünmesini istemiyordum. Onun üzülmesini istemezdim ama çok geç olmadan söylemeliydim. Zaten benim yüzümden İzmir'e gidişini sürekli ertelemişti. Onunda bir hayatı vardı ve o hayatı bensiz yaşamak zorundaydı. Telefonumu elime aldım ve vazgeçmek istemediğim için hızlıca numarasını tuşladım.
"Efendim aşkım" diyerek açtı telefonu. Dişlerimi sıktım ve sakin kalmaya çalışarak
"Seninle bir şey konuşabilir miyiz Buğra?" diye sordum.
"Tabii ki, ne zaman istersen"
"1 saat sonra .... Cafe'ye gelir misin?
"Tamam, seni seviyorum" dediğinde söyleyebildiğim tek şey "Sonra görüşürüz" oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BU BENİM HAYATIM
Teen FictionHayatında tutunacak bir dalı olmayan bir kız ve git gide yaşamını tüketecek olan bir hastalık... Onu fark etmeyen ve sadece kardeşi olarak gören bir çocukluk aşkı... Yeni edindiği arkadaşları onu dünyaya bağlayan kişiler arasında. Peki ya tüm bunla...