zwei

418 32 13
                                    

Cece için fark etmezdi. En fena ne olabilirdi ki? Tabii, duvar aşırı en son görevden sonra (Cece bütün takımı ölmekten kurtarmıştı, ama kendisini o kadar riske atmıştı ki onu korumak için görevi bitiremeden geri dönmeleri gerekmişti) Erwin onun duvarlar dışarısına çıkmasını yasaklamıştı, ama ne olabilirdi? Hapse atılırdı, ki atılsındı, en azından Levi ona zorla temizlik yaptırmadan birkaç ay huzurlu bir tatil yapardı. Belki bir ay boyunca zorunlu olarak tüm karargahı temizlerdi, ama Hanji'ye yalvarır ve ondan da kaçardı. En kötü öldürülürdü, e o da zaten onun için en kötü bile değildi.

Sadece tek bir sebep onun için önemliydi, o da duvarların ne zaman dışarısında çıksa, birkaç anlığına da olsa, çok hasta hissetmesiydi. Felaket bir baş dönmesi, ne zaman duvarlara yaklaşsa bütün benliğini sarıyordu, bu sebeple ilk başlarda Cece duvarlara bile yaklaşamamıştı, ve Erwin'in ona dışarıya çıkmasını yasaklamasının en büyük sebeplerinden biri de buydu, ama Cece biraz hasta hissetmeyi göze almıştı. 

Bu yüzden, tüm gece ayakta kaldı, tek bir kere bile gözünü kırpmadan pencereden dışarısını izledi. Levi zekiydi, Cece'nin tüm görevi duyduğunu biliyordu, bu yüzden saatini değiştirecekti, ama Cece de pek aptal sayılmazdı. Saçlarını sıkıca bağladı, kahküllerini bir tokayla topladı, pelerinini geçirdi. Erwin, geçiş kapısından dışarı geçmeden önce tüm askerleri toplar ve hepsini tek tek kontrol ederek, görevi bir kere daha anlatırdı, ama ondan sonra, bir kere yol almaya başladığında, bir kez daha arkasına bakmazdı. Ki, kapıdaki nöbetçi askerler de bir keşif birliği askerine hesap sorup durduracak değillerdi, bu sebeple Erwin'in kontrolünden sonra onlara katılırsa hiçbir sorun olmadan kapılardan dışarı çıkabilirdi.

Oley.

Tahmin ettiği gibi de oldu. Erwin'i nasıl da avcunun içi gibi tanıyordu, resmen deli saçmasıydı, ama Erwin görevi anlattıktan sonra kapıya yol alırken, ve bütün insanlar yola serilip onlara iyi şanslar dilerken, Cece en arkalarında onlara katıldı. Bir önünde Petra bile olsa, kadının ona dönüp neden kapüşonunu taktığı hakkında hesap soracağını sanmıyordu, çünkü göreve üç takım olarak gidiyorlardı ve bu üç takımın birbiriyle pek bir muhabbeti olduğu söylenemezdi.

Cece, duvarın dışarısına çıktıklarında, başı aniden dönmeye başladı ve neredeyse bayılacakmış gibi hissetti, ancak kayışları sıkıca kavradıktan sonra kendine gelebildi. Eğer burada bayılırsa, kimse onu dışarıya götürmezdi. 

Devler. Her ne kadar Hanji kadar takıntılı olmasa da, yeteneğinin ona ne kadar bilgi vereceğini görmek her zaman Cece'yi çok mutlu ediyordu. Kendi sınırlarını zorlamak, ve insanlara ne kadar yardımcı olabileceğini görmek... Yeteneğinin gelişmesi için de sürekli olarak devlerle yaşaması gerekiyordu, ki yeteneği, sonraki yıllarda, bir devle yaşadığı o ay boyunca geliştiği kadar gelişememişti bile. Ancak, keşif birliğinde bile olsa duvarların dışına çıkabilmesi neredeyse yasaklanmıştı. Resmen kafayı yiyecekti.

Ama şimdi, dışarıdaydı, ve ne kadar kullanışlı olabileceğini onlara kanıtlayacaktı.

" Önümüz temiz! Buralarda dev yok gibi! " diye bağırdı, askerlerden birisi. Erwin'in formasyonunu deniyorlardı, ama bu sefer çok açılmamışlardı. Diğer iki takımın ilerleyişini hala görebilmek mümkündü.

" Bu epey hızlı bir görev olacak! "

" Bu gidişle akşam yemeğine karargahta oluruz! "

Bir süre ilerleyişlerinde hiçbir sorun yaşanmadı. Hatta Cece atın üzerinde durmaktan sıkılmıştı ki, birden en önde duran Erwin'in, yol değiştirmek için ilerideki bir köye işaret ettiğini görene kadar.

" Neden başıboş bir köye gidiyoruz ki?! Vakit harcıyoruz! "

" Komutan her şeyi bilir, karışma! "

akume, levi ackermanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin