Yelena adaya bir kez daha geldiğinde, neredeyse bir ay olmuştu.
Adada her şey aynıydı. Sadece, yerel insanları sakinleştirebilmiş oldukları için şanslılardı, çünkü artık insanlar ne Yürüyüş'ten, ne savaştan bahsediyorlardı, üstelik devlerin olmayışı onları biraz daha rahatlatmıştı. Aslına bakılırsa, Erwin Smith, Özgürlükçülerden bir haber bekliyordu, ve bunun karşılığında da Marley'e bir kez daha gidilecek, ya da savaşa girilecekti. Ancak, o haber bir türlü gelmedi.
Ta ki Yelena kendisi çıkıp gelmeye karar verene kadar.
" Eren'den bir haber mi var? " dedi Mikasa, heyecanla, üniformasının ceketini zorlukla üzerine geçirirken. Hemen yanındaki Connie de koşar adımlarla, diğerleriyle buluşmak için koridorları arşınlıyordu.
" Bilmiyorum. "
İkisi, şaşılacak derecede, odaya gelen sonuncu kişilerdi. Herkes, sanki daha da küçülmüş odaya doluşmuştu. Pencereden gelen güneş ışığı odayı aydınlatırken, Hanji ve Erwin kenarda duruyor, Levi da duvara yaslanıyordu, diğerleri ise sanki ne kadar azalıvermişti birden. Sasha ve Jean odanın öteki tarafındaydı, Armin ise ellerini sıkıca sarmıştı. Teni bembeyazdı, elleri de titriyordu. Yelena, odaya son giren ikisine baktı ve Connie kapıyı kapattı.
" Eren'den bir haber mi var? " diye yineledi Mikasa sorusunu yeniden, Yelena'ya. Yelena, ellerini masaya dayamıştı. Hafifçe geri çekildi. Herkes sessizce onu izliyor, resmen ağzının içine bakıyordu.
" Buraya, Özgürlükçülerin yeni lideri olduğumu söylemeye geldim. " dedi, sesi sakindi, ancak bakışları yorgundu. Odanın karşısındaki Erwin'e bakıyordu. Levi kaşlarını çattı. Aklında bir sürü sorusu olsa gerekti.
" Cece neden olmadı? " dedi Hanji, onun sorularının tercümanı olarak. Hala kadına bakıyordu. Yelena bakışlarını yavaşça masaya dikti. Konuşmakta zorlanıyor gibiydi, bu yüzden yavaşça elini gömleğinin altına götürüp, boynuna taktığı metal uçlu kolyeyi çıkardı.
Ne bir kuş, ne bir kartal.
Bir şahin.
" Marley'e çok kısa zamanda bir saldırı gerçekleşti. " diyerek anlatmaya başladı. " Daha doğrusu, Özgürlükçülere yapılan bu baskının ardından, Cecilia Braun ve Eren Jaeger, Marley tarafından kaçırıldılar. "
Kadının sesi tane tane olmasına rağmen o kadar karışık ve aptalca geliyordu ki, odadaki diğer herkes onun bir dediğini kavrayamadan diğerini anlamaya çalışıyordu. Sanki herkes birden olanca aklını yitirmişti. Bu kadın kimdi? Ne anlatıyordu? Cece ve Eren neredeydi, ve neden kaçırılmışlardı?
" Amaçları Kurucu Dev'i almaktı, ancak Cecilia ve Eren, kısa sürede ellerinden kurtulup, savaş çıkararak, onların ellerindeki tek devi de almayı başardılar. "
" Bu iyi bir haber. " diye mırıldandı Connie, irice gözleri kadına odaklanmıştı. " Bu iyi bir haber, öyle değil mi? "
" Braun ve Jaeger nerede? " dedi Erwin, tok bir sesle, ama onun da ifadesinden ne kadar endişeli olduğu anlaşılıyordu, hatta bekledikleri her saniye o belirsizlik daha da onu sinirlendiriyor gibiydi.
Yelena ağzını açmadı. Gözleri masaya dikilmişti, sanki bir şey diyecek gibiydi, ama nasıl söyleyeceğini bilmiyordu. Ki askerler de onun bu tavrının ne anlama geleceğini anlayabilecek kadar zeki, ancak inkarcılardı.
" Hayır. " diye mırıldandı Hanji, birden, beti benzi atmıştı. " Hayır. "
" Onlardan kaçamadılar. "
" Hayır! "
" İkisi de bir asker tarafından öldürüldüler. " dedi Yelena, aynı sakin sesle. " Çok üzgünüm. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
akume, levi ackerman
Fanfictioneğer akume olmasaydı, her şey tam da eren jaeger'ın istediği gibi biterdi. ama bu hikayenin de, devlerin davranışlarını anlayan ve hareketlerini öngörebilen, herkesin kaderini değiştirebilecek bir askere ihtiyacı vardı.