elf

280 21 9
                                    

Esel, Cece'nin bir tanecik, sadık atıydı. 

Bir zamanlar öyle değildi. Esel, Cece'yi başta hiç sevmemişti. Cece keşif birliğine girdiğinde, kendine bir at seçmesi söylenmişti, ama daha önce dört ayaklı hiçbir hayvan görmemiş olan Cece, bir ata nasıl bineceğini de elbette bilmiyordu. Bu yüzden ata binerken epey zorlanmıştı, ve Esel de onu bol bol üzerinden atmıştı. Kız akşamları uykuya daldığında bütün vücudu öyle ağrıyor olurdu ki, canı yanarken uyumaya alışmış olurdu. Bu yüzden de ona Esel, yani "eşek" adını takmıştı, çünkü bir eşek gibi inatçıydı.

Ta ki, Mike gelip ona bir ata nasıl binebileceğini öğretene kadar. Meğerse kız o kadar eğreti duruyormuş ki, atın hızla ilerlemek için kızı düşürmekten başka bir çaresi kalmıyormuş.

O günden beridir en yakın arkadaşlardı. Esel, onu asla yalnız bırakmazdı, o ormanın içinde, kütüklerin altındayken bile Esel onu aramış, diğerleriyle dönmemek için verebileceği bütün savaşı vermiş, ve sonunda onu sağ salim eve getirmişti.

Ancak, bugün, onlar duvar üzerinde atların taşınmasını beklerken Esel çok huysuz davranıyordu.

" Cece-san. " dedi Armin, endişeyle ona ve bağıran atına bakarak. Cece onun başını okşuyor, sakinleşmesi için bir şeyler söylüyordu ama, nafile. " Bir sorun mu var? "

" İnan bilmiyorum, Arlert. Umarım gün boyu böyle devam etmez. "

Tabii, eğer böyle davranmaya devam ederse, gece ormanın içinden geçmeye kalktıklarında büyük sorun çıkardı. Ancak, Esel oldukça sakindi. Reiner ve Bertholdt'un ölmesine, ve Ymir'in gözetim altında olmasına rağmen hepsi dikkatli davranmak için kapüşonlarını takmışlardı, ve ellerindeki gaz lambalarıyla ilerliyorlardı. Cece en öndeydi, yeteneğini kullanarak etraftaki devleri saptıyordu, ve açıkçası şu ana kadar o kadar çok dev görmüştü ki, diğerlerine söylerse kafayı sıyırıverirler diye çenesini kapalı tutmuştu.

" Şurada bir dev var! Ortalığı aydınlatın! " 

Cece'nin, yaklaşık beş dakikadır varlığını bildiği bir dev, Mike tarafından görülünce, herkes lambalarını ona tuttu. Cece, umursamadan yürümeye devam etti.

" Aldırmayın. Tembel elit, gece gündüz uyur ve sadece çocukları yemek için uyanır. "

" Ne?! Cani! "

" Bağırmasana, Eren! "

" Eren'e adıyla seslenmesene, aptal! "

" Siz iki aptal da susun! " 

Ortalık sakinleştikten sonra herkes ilerlemeye devam etti. Ormandan geçerken başka bir sorun yaşamamışlardı, ama Eren'in davranışları Cece'yi çok rahatsız ediyordu. Ne kadar gergin olduğu her halinden belliydi. Bütün bu görev, bir kez daha Eren'e kalmıştı, çünkü vücudunu sertleştirip kapıyı kapatması gerekiyordu, ancak son deneylerine bakılırsa Eren bunu zaten kolaylıkla yapabilirdi. Cece, asıl kendinden korkuyordu, çünkü olur da başka bir düşmanla karşılaşırlarsa... en zayıf ve beceriksiz halka, kendisiydi. 

" Ne istiyorsun? Bir sürü işim var. " diye homurdandı, Levi. Cece, onu dinlemeden, etrafı kolaçan etti ve Levi'a bakmaya başladı.

" Eğer yarınki görevde olur da Erwin, Mike ya da Hanji iyileşemeyecek kadar yaralanırsa... " dedi, kendinden emin bir sesle. " ...beni onlara yedir. "

" Ne?! " diye nida attı, Levi. " Sen ne dediğinin farkında mısın, Cecilia? "

" Evet. Hiç olmadığı kadar. " Kız iç çekti. " Onlar bu birlik için en önemli askerler. Bu devi benden çok daha iyi kullanırlar. Bu mükemmel bir fırsat. "

akume, levi ackermanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin