ᴥHyunjin, yemek boyunca işle ilgili konuşulan hiçbir şeye odaklanamamıştı. Ünlü şirketler, firmalar, çok para getirecek işler bla bla... Gözünde hiçbiri gerçekten ilgilendiği şeyden önemli değildi. Felix'in onu görmediğinden emindi. Felix de değişmişti ama Hyunjin son görüşmelerinden beri daha çok değişmişti.
O da Felix gibi saçlarını uzatmıştı. Boynuna, omuzlarına değen saçlarını üstünden birazcık arkaya toplamış, önündeki kısa saçların ise özgürce yüzüne düşmesine izin vermişti. Ayrıca artık saçları siyah da değildi, sarıya boyatmıştı. Şöyleydi yani, son gördüğünde Felix nasılsa, Hyunjin de şimdi ona benziyordu.
Sonunda yemeğin başlamasıyla başına akbaba gibi üşüşmüş iş birliği teklif eden ünlü şirket sahipleri Hyunjin'i yemek yemesi için rahat bırakmışlardı. Hala masasında birkaç kodaman oturuyordu ama artık bunlar önemli değildi, herkes konuşmadan yemeklerini yiyordu.
Hyunjin, önündeki yemeğe bakmadı bile. Dirseklerini masaya koydu ve ellerini çenesinin altında birleştirdi. Ağzı biraz aralık, gözleri kısık bir şekilde karşı masadaki adamı izlemeye başladı. O gün tanıştığı adamdı, ama ona hiç benzemiyordu.
Yüzündeki çocuksu ifadeden eser kalmamıştı. O asi, bağırıp çağıran, rengarenk giyinmiş çocuk değildi. Koyu renk bir takım elbise giymişti. Parmaklarında, bileğinde hiçbir takı yoktu. Gömleğinin yakasını sonuna kadar kapatmıştı. Saçları geriye taranmış, sımsıkı toplanmıştı. Kaşları hep çatık, dümdüz, mimiksiz bir ifadesi vardı. İki yılda bu kadar büyümüş olamazdı, değil mi?
Hemen sağında oturan, sağ kolum dediği adama döndü. Ondan birkaç yaş büyük, uzun süredir beraber çalıştığı, hem dostu hem de asistanı olan adam, diğerleri gibi yemeğine odaklanmıştı. "Bay Bang." Dedi, adamın dikkatini dağıtarak.
Chan, kafasını kaldırıp Hyunjin'e baktı. Normalde böyle hitap etmiyorlardı birbirlerine, daha samimi konuşuyorlardı ama insan içinde oldukça resmi konuşuyorlardı pek tabi. "Buyurun, bay Hwang."
"Şu masa." Başıyla Felix'in oturduğu masayı işaret etti. "Kim oturuyor orada?"
Chan, arkasında kalan masaya dönüp baktı. Bir süre oturanları inceledikten sonra Hyunjin'e geri döndü. "Hepsini tanımıyorum. Bir tanesi İngiliz bir reklam şirketi CEO'su, yaşlı olan da reklam sektöründe."
"Sarışın çocuk?"
"Onu ilk defa görüyorum efendim."
"Masadakilerle birliğimiz var mı?"
"Yıllar önce babanızın uluslararası üretiminde reklamcılıkta anlaşmışlardı. Yaşlı adam Koreli olduğu için iyi anlaşacaklarını düşünmüşlerdi ama adam çoktan buranın kültürüne alıştığından, ücrette bazı anlaşmazlıklar çıktı. Yine de işi tamamladılar ama bir daha anlaşmadılar."
"Onların elçilerinden kimse geldi mi bizim masaya?"
Chan, sandalyesini Hyunjin'e yaklaştırdı ve kulağına eğildi. "Kaç kişi geldi masaya amına koyayım, hiçbirini mi dinlemedin?"
"Uzun zamandır aradığım bir şeyi buldum hyung, bırak da bugün onunla ilgileneyim."
"Baban bu yüzden mi gönderdi seni? İş bağlamamız lazım salak."
Birbirlerine yaklaşmış, fısır fısır konuşurlarken, başlarına yaklaşan garson sohbetlerini böldü. "Başka bir arzunuz var mı efendim?"
"Evet." Dedi Hyunjin, Chan'dan uzaklaşıp garsona dönerek. "Şu ilerideki masada sarışın çocuk var ya, ona en pahalı kokteyllerinizden göndermenizi rica ediyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NIGHT CLUB | Hyunlix ✓
FanfictionFelix gece kulübünün çok dolu olduğunu görünce olay çıkarır. "Ya bana oturacak bir yer bulursunuz ya da buraya otururum." "Söyleyin ona, eğer çok oturmak istiyorsa gelsin kucağıma otursun." Der, gece kulübünün sahibi. (Hyunlix, daddykink)