Özel bölüm- Lise anısı.

139 10 1
                                    

Bu özel bölümü aslında 10. bölümden sonra yazacaktım. Fakat 10. bölüme gelene kadar, bu konu bir çok yerde geçecekti. Kafanızın karışmasını istemediğim için şimdi anlatıyorum. Bu özel bölüm, 2. bölüm de Gece ve Lidya'nın konuşmasında geçmişti, hatırlamak isterseniz dönüp bakabilirsiniz. 

Keyifli okumalar❤

-------

27.03.2017-*


Yağmur yağıyordu ağır, ağır. Gökyüzünü izliyordum, bakışlarım sert ve soğuk. Yağmur muydu bizi ıslatan, yoksa göz yaşlarımız mıydı bizi ıslatan?

Can yakardı göz yaşları, mutlu ederdi göz yaşları. İnsanı öldürürdü umutsuzluk, mutsuzluk. Fiziksel zarar mı verirdi mutsuzluk? Psikolojik mi?

Bana soracak olursanız, hem psikolojik hem fiziksel. Okulun bankında öylece oturmuştum. Yağmur yağıyordu, ıslanmak umurumda değildi.

Tüm okul konferans salonundaydı. Gelen, oldukça ünlü olan Kıvanç Kılıç'ın vereceği saçma olan, ilgi çekici olmayan önerileri dinliyordu. 

Eğlenmek istiyordum, öylece oturup bekleyemezdim. Aklıma efsane ötesi bir fikir gelmişti.  Oturduğum banktan kalktım.

Çok fazla ıslanmamak için hızlıca koşarak okulun giriş kapısına gittim. Merdivenler ıslaklık yüzünden, kayganlaşmıştı düşmediğime dua etmeliydim bence. 

Okulun içerisine girdiğimde kimsenin olmamasına şaşırmamıştım. Herkes kuzu gibi konferans salonuna inmişti. Yakışıklı, Kıvanç Kılıç kızları kendine çekiyor şok.

Hızlı adımlara koridorda dümdüz ilerlemeye başladım, sınıfları geçtim. En sonunda kırık dökük olan merdivenlere doğru geldim.  Burası depoya iniyordu. Benzinler, tahtalar, tuğlalar, camlar, yırtık kitaplar, sayfa parçaları vesaire bir çok şey vardı. 

Hatta öyle ki, bazı öğrencilerin getirmemesi gereken şeyleri getirip kuralları çiğnediği şeyleri bile buraya atıyorlardı. 

Kameralar son zamanlarda çalışamaz hâle geldiği için rahat hareket ediyordum. Ama benim işimi garantiye almam gerekiyordu. 

Merdivenlerin olduğu yerde demir bir kapı vardı, yavaşça açtım. Kırık dökük olan merdivenlerden dikkat ederek, küçük bir taş parçası aldım. Geri çekildim, merdivenlere doğru bakan kameraya taşı attım. Kamera paramparça olup yere düştü. Yüzümü buruşturup bir adım geri attım.

Şuan yapacağım şey konusunda beni durduracak hiç bir şey yoktu. Yapacağım şeyden öyle zevk alıyordum ki.  Babam hapishaneye gireli 2 ay olmuştu. Kimin yüzünden girdiğini soracak olursanız, Aydın Kılıç sayesinde girmişti. Evet, Kıvanç Kılıç'ın babası.

Babamın hapishaneye girmesinin sebebi, güya adam öldürmesiymiş. Fakat babam böyle bir şeyi asla yapmazdı. Onu çok iyi tanıyordum. O gayet tatlı, iyi birisiydi. Vicdanım bu konu da rahattı. Onun suçsuz olduğuna inanıyordum.

Kameranın kırılmasının ardından derin bir nefes verip, etrafı inceledim. Kimsenin olmadığın kanaat getirdikten sonra, merdivenleri yavaş yavaş inmeye başladım. Dikkat ederek yürüyordum. Herhangi bir yanlışımda yeri boylayabilirdim. Yürüdüğüm yerler asla sağlam değildi. Depo kullanılmıyordu. Buraya inebilen insan sayısı azdı, genelde sevişip koklaşmak için inen sevgililer vardı. Onların nasıl indiği hakkında bile bir bilgim yoktu.

Depo oldukça büyüktü, dediğim gibi tahta parçaları, tuğlalar, kırık duvarlar, ve yıpranmış bir kapı. O kapı konferans salonuna çıkan 2.  kapıydı. Bu yüzden burayı ateşe vermeyi düşünüyordum.

Çevirmen | +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin