Edward sabah uyandığında ilk işi yan odasında bağlı olan adamın yanına gitmekti. Gece uyanıp bir kaç defa kontrol etmesine rağmen içi rahat etmiyordu.
Kilitli kapıyı yan tarafında asılı olan anahtarla açıp içeriye baktı. Adam her zaman ki yerinde mışıl mışıl uyuyordu. Dün gece fazla yorulmuş olmalıydı diye düşündü Edward. Kaçmak için fazlasıyla uğraşmıştı. Kapıyı tekrar kilitleyip Harry ' inin banyosuna girdi ve soğuk su ile kendini rahatlatan bir duş aldı. Soğuk su vücudunda ilerlerken düşündüğü tek şey kızıydı. Yılların özlemi vardı içinde. Belki iki yıl diğerlerine göre az olabilirdi ama Edward için oldukça uzun bir zaman dilimiydi. Edward bu hasrete daha fazla dayanmak istemiyordu. Bir an önce kızını bulup kucaklarının arasına alıp kokusunu içine çekmek istiyordu. Sonra ise ailesiyle yeniden mutlu günlere döneceklerdi. Buna içten bir şekilde inanıyordu.
Harry ' nin dolabından kendine uygun ve rahat edebileceği bir kot pantolon ve lacivert renkte bir tişört almıştı. Üzerine hızlıca geçirip Harry' nin yanına gitti.
" Ben çıkıyorum. Adam sende. Onu sakın kaçırma Harry. "
" Tamam dostum. Bana güvenebilirsin. "
Edward olumlu anlamda başını sallayıp oradan ayrıldı. Arabasına binip sevdiği kadının evine sürdü. Bir yandan etrafı incelerken bir yandan da telefonuna gelen mesajlarla ilgileniyordu. Mesajlardan sıkılıp telefonunu yan koltuğa doğru fırlattı.
Arabanın süratini artırarak Elizabeth' in evine ulaşmıştı. Edward arabasını apartmana doğru giderken kilitledi ve apartmana girdi. Merdivenleri ağır bir biçimde çıkarak zile bastı. Bir süre beklese de kapıyı açan olmamıştı. Tam yan komşusu Lexi' nin ziline basacaktı ki kapının açılma seslerini duydu. Elini zilden çekti.
Kapıyı oğlu açmıştı. Arkasında da Elizabeth duruyordu. Edward ayakkabılarını çıkararak içeriye girdi. Yüzünde ki gülümseyi bir an bile olsa eksik etmiyordu. Edward oğlunu kucağına alarak kapıyı tek eli ile kapattı.
Edward , oğlu ile kanepeye oturup oyunlar oynarken Elizabeth' in sorusuna mahkûm kaldı.
" Edward neden kaçarcasına gittin? " dedi Elizabeth büyük bir telaş ve korku içinde. Edward doğruyu söylemeli miyim b diye düşündü. İşler sarpa sararsa Elisabeth' e büyük bir acı yaşatacaktı. Bir de Elizabeth' in Edward' a olan güvenini zedeleyecekti. Ama Edward eski karısına hiç bir zaman yalan söylememişti. Şimdi de söylemek istemiyordu. Bu yüzden doğruları söylemeye karar verdi.
Arthur babasının kucağından inip annesinin kucağına gitti. Uyumak için pozisyonlar almaya başladı. Uykusu gelmişti küçük çocuğun.
" Kızımızı kaçıranı gördüm ve peşinden gittim. " dedi sakince.
Ama Elizabeth , Edward' ın aksine oldukça telaşlı ve heyecanlı bir görünüşü vardı. Edward o zaman fark etmişti işte. Elizabeth' in de içinde umut kırıntıları vardı.
" Aman Tanrım! Yakalaya bildin mi? " Elizabeth oğlunu birden kucağında indirip ayağa kalktı.
Arthur ise annesine şaşkınlıkla bakıyordu. Edward Arthur'un kolundan çekerek kendisine yaklaşmasını sağladı. Oğlunu belinden tutarak havaya kaldırdı ve kendi kucağına oturttu.
" Hala eskisi gibiyim. Hızlı ve güçlü. " derken oğlunun yanağına öpücükler kondurdu.
Oğlu babasının öpücüklerinden dolayı kahkaha atarken babasına sarıldı. Edward oğlunun bu haline şaşırıp oğluna sımsıkı sarıldı. Sanki bir daha ayrılmak istemiyor gibiydiler. Ikisi de birbirini aradan uzun sene geçince bulmuşlardı. Özlemlerini sarılarak ifade ediyorlar diye düşündü Elizabeth.
Elizabeth bu kelimelerin altında yatan manayı anlayınca kafasını yere doğru eğip çarpık bir şekilde gülümsedi. Edward eliyle Elizabeth ' in çenesinden tutup kaldırdı. Bu halini görmek onu eğlendiriyordu.
" Ne zaman gelicek kızım? " dedi büyük bir merak içinde.
Ama içinde hala büyük bir endişe ve korku vardı. Edward' a fazlasıyla güveniyordu lakin işlerin karışıp yanlış bir olayla sonuçlanmasından korkuyordu. Eğer böyle bir durum olursa Edward da zarar görebilecekti.
" Çok az kaldı. Sonra hep beraber evimize gideceğiz. " diyip Elizabeth'in yanına oturdu ardından yavaş bir şekilde elini beline sardı.
Elizabeth birden telaş ve heyecana kapıldı. Bu kadar yakın olmaları nedeniyle içinde garip duygular oluşmuştu. Midesinde kelebekler uçmaya , kalbi sıkışmaya , göğüs kafesi daralmaya başlamıştı. Nefesini bile doğru düzgün kontrol edemiyordu.
Elizabeth içten bir nefes alıp başını Edward'ın omzuna yerleştirdi. Tek eliyle de Arthur' un belinden tutarak düşmesini engelledi.
" Ne kadar güzel bir tablo oluştu. "
Edward'ın bu sözlerinden sonra Elizabeth içinde bir burukluk hissetti. Kızının ne halde olduğunu bile bilmezken kendisi burda çocuğu ve sevdiği adam ile sarmaş dolaş oturuyordu. Kendine bir kez daha kızıp kafasını Edward'ın omzundan kaldırdı. Gözlerini yerde ki halıdan ayıramıyordu. Bakışları orda kalmıştı. Bir an kızını o halının üstünde oyun oynark
" Ama hala bir şey eksik Edward. " diyince Edward başını öne doğru eğdi. Bu mutlu aile tablosuna kızını katmadığı için utanmıştı. Başı öne eğik bir şekilde konuştu.
" Kızımız. "
Elizabeth onaylar bir şekilde kafasını yukarı aşağı doğru sallayarak Edward' ı onayladı. Genç adam Elizabeth' i elini sıkarak ona güç vermeye çalıştı. Her ne kadar mümkün olmasa da yanında olduğunu ona anlatmaya çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümcül Kayıp
Lãng mạnElizabeth'in küçük kızı Maria'nın kaybolması ile başlamıştı her şey.