Elizabeth ısrarla üç kez arka arkaya arayan patronundan son derece sıkılıp telefonu kulağına götürdü.
" Buyrun? "
" Tanrı'ya şükür Elizabeth. Öldün sandık. İşe neden gelmiyorsun? "
Elizabeth " öldün " kelimesini duyunca alayla gülümsedi. Zaten kızının kaçırıldığı anda ölmüştü.
" Kızım kaçırıldı. İşe bir süre devam edemeyeceğim."
" Kısa zamanda bulmanız dileğiyle. Geldiğinde ise işine kaldığın yerden devam edebilirsin. "
" Teşekkür ederim. " diyip patronu hiç bir şey söylemeden telefonu kapattı.
Telefonun ekranındaki oğlu ile kızının fotoğrafını görünce göz yaşlarını yine serbest bırakmıştı. Telefonun ekranını kapatıp kanepenin kenarına koydu. O sırada oğlu elinde ki robot oyuncağı ile ağlayarak geliyordu. Elizabeth ayağa kalkıp oğlunun yanına gitti.
" Noldu Arthur? "
" Özür dilerim anne. Isteyerek yapmadım. "
Elizabeth oğlunun ne demek istediğini bir türlü anlayamamıştı. Boş gözlerle öylece yere eğilmiş oğluna bakıyordu. Oğlunun gözlerine bakarken birden gözünde kızı canlandı. Elizabeth birden hayal olan kızına sarılınca kolundaki ıslaklığı fark etti. Geri çekildiği anda kızına değil de oğluna sarıldığını fark etti. Arthur anlamaz ifadelerle annesine bakıyordu. Ne yaptığına bit türlü anlam veremiyordu. Elizabeth'in gözleri yere doğru inince oğlunun üzerinde ki ıslaklığı fark etmişti. Oğlu korktuğu zaman yaptığı gibi yine altına kaçırmıştı. Birden sinirlenmeye başladı. Oğlunun kolundan tutup onu silkeledi.
" Ne yaptın yine sen! Ne yaptın! "
" Özür dilerim anne. Bilerek olmadı. "
Arthur bir yandan olanları annesine anlatmaya çalışırken bir yandan da hıçkıra hıçkıra ağlıyordu . Elizabeth oğlunun bu haline acısada hak ettiğini düşünüyordu. Elizabeth kendini durduramadan oğlunun kolunu sıkmaya devam etti. Yorulmuştu artık.
Kapının çalması ile oğlunu geriye doğru itekleyip kapıyı açmaya gitti. Yan komşusu Lexi gelmişti. Umursamaz bir ifade ile komşusunu eve davet etti. Lexi içeriye girdiği anda komşusunun gerginliği fark etmişti.
" Ahh! Lexi ! Ben çok yoruldum. " diyip oğlu Arthur'u gösterdi. Lexi , Elizabeth'in bu hareketine üzülüp kızsada sesini çıkarmadan Arthur'un yanına gitti ve yanağını okşadı.
" Gel bakalım Arthur. Üstünü değiştirelim. "
Lexi , Arthur'un elinden tutup odasına doğru götürdü. Arthur'un kıyafetlerini çıkarıp onu odasının yanında bulunan banyoya götürdü.
Suyu açtığında soğuk olduğunu fark etti." Arthur sen burda bekle ben geliyorum. "
Mutfağa giderek sıcak su kaynatmaya başladı. Küçük çocuğun hasta olmasını istemiyordu. Suyun ısıttıgında banyoya götürüp Arthur'u güzel bir şekilde temizledi. Küçük çocuğu havluyla kurulayıp sarmaladı. Arthur , Lexi teyzesinden utancından kafasını bile kaldıramıyordu.
Lexi Arthur'u kucağına alıp odasına götürdü. Dolabından küçük çocuğu sıcak tutabilecek bir pantolon ve kazak giydirdi.
" Annem neden kolumu acıttı Lexi teyze? "
" Annen biraz yorulmuş ondan. Yoksa sana kıyamaz. "
" Bugün tatilin son günü. Okula gidecek miyim? "
" Tabiki de tatlım. Sen oyuncaklarınla ilgilen şimdi ben annenle ingileneyim biraz da. "
Küçük çocuk kafasını olumlu anlamda sallayıp yerde ki halıya oturdu. Yanına koyduğu bir kaç oyuncak ile oynamaya başladı. Ara sıra hıçkırıyor ama yine de oyununa hiç bir şey olmamış gibi devam ediyordu.
Lexi , Elizabeth'in yanına oturup kolunu okşadı. Dağılmış saçlarını eliyle düzeltmeye çalışıp konuşmaya başladı.
" Elizabeth sakinleşmeye çalış. Arthur'u korkutuyorsun. "
" Bana ne yapmam gerektiğini söyleyip durma Lexi ! Sanki sen mükemmel bir kadınsın. Kocan bile ölmeden önce seni aldatmış ! Sen hâlâ neyin derdindesin? "
Lexi ' nin birden gözleri dolmaya başlamış ama ağlamamak için güçlükle savaşmıştı. Kocasının kendisini aldattığını sadece Elizabeth'e söylemişti. Ona güvenmişti. Ama o şimdi bu kusurunu onun yüzüne vuruyordu. Ama bir yandan da biricik arkadaşına kızamıyordu. Evlat acısı yaşadığını biliyordu. Sadece sessizce tek bir cümle söyledi.
" Elizabeth çok kırıcı oluyorsun. "
Lexi başka hiç bir şey söylemeden ayağa kalkıp Elizabeth'in evinden ayrıldı. Kalbi fazlasıyla kırılmıştı. En hassas olduğu konulardan birisi de bu değil miydi?
Elizabeth bir süre tek başına oturduktan sonra ayağa kalkıp oğlunun odasına gitti. Tek kaldığı süre de Lexi ve Arthur'a hata yaptığını defalarca anlatmıştı. Oğlunun kapısını tıklayıp kafasını içeri doğru uzattı.
" Gelebilir miyim acaba? "
" Gel. " dedi Arthur hafif kırılgan bir ses tonu ile. Elizabeth oğlunun bu ses tonundan ve büzmüş dudaklarından bile yaptığı hatayı bir kez daha anladı. Arthur her zaman gülüp kahkaha atan bir çocuktu. Etrafında ki herkese gülücükler saçıyordu. Sonra Arthur'un ana okul öğretmeninin dediği aklına geldi ve gülümsedi.
" Arhut çok tatlı bir çocuk. Hayatının % 99 u gülmekle geçiyor. % 1 inde ise gülmeye hazırlanıyor. "
Elizabeth içeriye girip kapıyı kapattı. Ellerini arkasında bağlayıp oğlunun yatağına oturdu.
" Özür dilerim Arthur'um. Sana öyle davranmak istedim. Ama annen bu aralar çok yorgun. "
Arthur yerden kalkıp annesinin kucağına tırmanmaya çalıştı. Elizabeth oğlunun isteğini anlayıp oğlunu kucağına oturttu ve elleriyle besinden sardı.
" Tamam anne. Ama bundan sonra sen çalışma ben çalışıp seni yormam. " diyip annesinin yanağını okşadı. Elizabeth gülümsedi. Oğlu sanki büyümüşte küçülmüş gibiydi.
" Hayır. " dedi kesin bir dille ardından konuşmasına devam etti. " Sen okuyup büyük adam olacaksın. Anlaştık mı bakayım? "
" Tamam anne. Anlaştık. Ama sen yine de yorulma. "
" Tamam yavrum tamam. "
----------------
VOTE SINIRI : 10
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümcül Kayıp
RomanceElizabeth'in küçük kızı Maria'nın kaybolması ile başlamıştı her şey.