Bölüm Beş: İş Adamı

682 49 264
                                    

Es çakmağı çaktığı sırada bahçeden çıkmıştık. Karşımda siyah bir araba duruyordu. Hani dün gece yurda geldiğin siyah araba. Önünde de kapıya yaslanmış bir şekilde, bir eli cebinde sigara içen, bir bacağını diğerinin üzerine atmış, üzerine koyu mavi bir gömlek giyip gömleğin üstten üç düğmesini açık bırakmış, altında siyah kumaş pantolon olan, ayakkabıları kalite diye parlayan Okan Kıvanç Karadağlı vardı.

Bir saniye, ne işi vardı ki burada? Annemlere mi bir şey olmuştu acaba? Kızım olsa bir şekilde sana haber verirlerdi. Te bu Yunan tanrısı ayağına niye gelsin senin?

Doğruydu tabi bir yerde. Adamın işi gücü yok, evlerinin marabalarına bir şey oldu diye buraya gelecek değildi.

Es durduğumu ve karşımdaki heykele baktığımı anlayınca ister istemez durdu. Bir bana, bir ona baktığının farkındaydım ama ben sadece kaşlarımı çatarak karşımdaki sanat eserine bakıyordum.

Hey yavrum hey. Anan baban seni Kadir gecesinde yapıp, Miraç gecesinde mi doğurdu be!

"Ben inceden kaçar," dedi Es kulağıma doğru fısıldayarak.

"Okulda görüşürüz kanki," diye devam etti yüksek sesle, yanımdan geçip gitmeye başladı.

Ben de iki adım atıp hala çatık kaşlarla gelişini içten içe sorgularken, "Günaydın," dedim sorar gibi.

Elindeki sigarayı dudaklarına götürdü. Kapıdan çıktığımdan beri hiç çekmemişti ama ben durup konuşunca son kez çekip yere attı. Bakışlarını bir saniye gözlerimden ayırmadan yere attığı izmariti ezdi. Dumanı yüzüme doğru üfledi.

"Bir gül bakayım," dediğinde karşımdaki adamın geceden kalmış ve hala ayılamamış olduğunu düşündüm. Hayır bir insan bu kadar ciddi bir şekilde gül bakayım demez ki. Ne bileyim bir tebessüm falan eder! Çok konuşuyorsun be Mi!

"Anlamadım," dedim çenemi sağ omzuma doğru çevirerek. Sanki sağ kulağım iyi duymuyordu da sol kulağımla daha iyi algılayacaktım.

"Bir gül dedim sadece," dedi yine ciddi ciddi.

Aptal mıdır nedir ayol! Beni de normal bir insan bulmazdı zaten.

Sinir bozukluğuyla bir gülüş atıp, "Ne saçmalıyorsun ya?" diye sordum.

Dudakları yana doğru kıvrıldı ve elini cebinden çıkardı. Omzunda görünmeyen toz varmış gibi bir eliyle onu silkeledi. Allah var ya, rabbim kiminse ona bağışlasın yine de ama her hareketinden bir insanın asalet, endam, karizma akar mıydı be mübarek? Kayalar, dağlar görse çatlar, tüneller yıkılırdı.

"İşte," dedi gözlerime bakarak, "Şimdi gün aydı."

Tamam arkadaşlar şey yapıyoruz. Mi'nin ruhuna Fatiha okuyoruz. Yazık, kız bakire bedeni fahişe ruhuyla boşalarak cünüp gitti öbür tarafa. Abart bir de istersen Firuze!

Ne diyeceğimi bir an bilemedim ve fakat hemen kurtarıcı olarak boğazımı temizleyip düşen ruhumu yerden kaldırdım.

"Sabah sabah hangi rüzgar attı seni buraya?" diye sordum mesafeli bir sesle, "Umarım annemlere bir şey olmamıştır. Olduysa da niye hala bana söylemiyorsun? Hayır rüyanda gördün desem, kim bilir neredeydin. Hem rüyanda beni neden göreceksin ki, çok saçma. Ohooooo," elimi salladım, "Kim bilir ki, yani kim bilebilir yanında hangi kızla sabahı sabah ettin. Sonra da kalkıp..."

Sus, Tamam Mı? (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin