Bölüm OnDokuz: Müzik Aleti

556 40 584
                                    

"Mine," deyip tekrar ağlamaya başladı.

"Konum at bebeğim, konum at hemen geliyorum." Telefonu kapatıp konum beklemeye başladım.

Saniyeler içinde konum gelirken Kıvanç, "Durum nedir Mine?" diye sordu.

"Es ağlıyordu Kıvanç," dedim üzgün bir sesle, "Bir şeyler oldu, o ağlamaz. Yani ben ağladığını çok nadir gördüm onun. Onun özel durumları var, çok eskiden beri. Kesin onunla alakalı, yoksa o ağlamazdı, sesi çok kötü geliyordu."

Ben ne kadar üzgünsem, Kıvanç da bir o kadar ciddiydi. Ben durmadan konuşup bir şeyler söylerken o elimden telefonu alıp konumu açtı. Nereye gittiğimizi bilmiyordum ve çişim gelmişti. Üzgünken, stresliyken, telaşlıyken sürekli çişim geliyordu ve bu huyumdan nefret ediyordum. Kendimi sıkmaya başladım.

"Ne oldu kim bilir? Of bu kızın hayatı hiç normale dönmeyecek mi ya, hep bir sorun..."

"Ne oldu Mine, Es'in başına ne geldi ki, sen bu kadar telaş yaptın?"

Anlatıp anlatmamak arasında bir kaç saniye kaldım ama anlatmaya başladım. Sonuçta, Es bu durumdayken Kıvanç da benimle beraber ona yardım edecekti. Öğrenmek hakkıydı. Hem gidip kime ne anlatacaktı sonuçta. Evet, dostumun özeli olabilirdi ama ben Kıvanç'la aramızda sırlar olsun istemiyordum.

"Böyle yani, Timur onun tek akrabası, kıymetlisi. Ya ona bir şey oldu, o yüzden kadar üzgün. Ya da ailesi aklına geldi. Akşam da içmişti bayağı, kendine geldi mi bilmiyorum. Of!"

Kıvanç elini vitesten çekip dizime koydu. "Tamam, sakin ol. Her ne olduysa hallederiz güzelim, üzme sen kendini."

Onun bana böyle söylemesi bile içimi rahatlıyordu ve fakat aklım Es'teydi. Çok ağlıyordu, çok kötü geliyordu sesi. Bir an önce yanına gidip kocaman sarılmak istiyordum ona. Ve aklımda bir de şu vardı; Ya tek akrabası, tek saydığı insan olan abisini bana yaptığından sonra silerse? O zaman kimsesi kalmayacaktı kan bağı olan.

Ne teyzeleri, ne dayıları, ne amcaları... Kimse ona sahip çıkmadı diye Es, onunla irtibata geçmeye çalışan herkesi silmişti hayatından. On üç yaşındayken halasının evinden kaçana kadar amcaları arayıp sormuş ama Es, onları da istemiyordu hayatında. Hani amca, baba yarısı olur derlerdi Mi, demişti bir gün bana, neden bana halam sahip çıkarken babamın yarısı sahip çıkmadı?

Zaten o halasını şikayet ettikten sonra amcaları suçu Es de buldukları için onlar da reddetmişti. Teyze, anne yarısı derlerdi, teyzeleri bir kere arayıp sormamıştı bile Es'i. Ne de dayıları bir kere aramamıştı onu. Üniversiteye ilk başladığımız zamanlarda aradıkları zaman da Es resti çekmişti herkese. Onlar bana sahip çıksaydı, belki de ben o travmayı yaşamayacaktım demişti.

Dünkü mekanın olduğu sokağa gelmiştik. Sokağa araba girmediği için Kıvanç park ettiği gibi arabadan indik. Elinde telefona baka baka elimi bırakmadan Es'in yerini arıyorduk. Ben de etrafıma bakıyordum.

Gördüm onu. İleride, duvar dibine çöküp dizlerini kendine çekmiş, kollarıyla dizlerini sarmıştı. Es buydu işte. Bitik olduğu zamanlarda kendine böyle koruma kalkanı inşa ederdi.

"Esra," deyip koşarak yanına gittim. Sesimi duyduğu gibi kollarını açtı. Sımsıkı sarıldım. Bir şey demeden sadece ağlıyordu. Ona öyle kıyamıyordum ki... Çünkü her şeyden eksik kalmış bir kızdı. Aile bilmezdi, anne baba bilmezdi, sevgiyi belki de sadece bende görmüştü. Öyle eksikti işte.

"İyi misin aşkım, sana bir şey yaptı mı, neyin var, hadi anlat, kalkalım buradan hadi, arabaya geçelim, sakin bir yere gidelim, hadi arkadaşım, hadi dostum, hadi kardeşim." Ben sıralarken Kıvanç sakin olayım diye elini omzuma koydu ama sakin olamıyordum. Es, vurdumduymaz haylaz bir çocuktu benim gözümde. O böyle ağlıyorsa kesin çok kötü bir şey olmuştu. Onu çok iyi tanıyordum.

Sus, Tamam Mı? (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin