"Kendisi genç bir iş adamı olmasına rağmen aile şirketlerine kısa sürede fayda sağlamış bir kişi. Özellikle Adana ve çevresinde nam salmış bir beyefendi gelecek arkadaşlar. Okan Kıvanç Karadağlı, buyurun lütfen."
Okan Kıvanç Karadağlı tüm asaleti ve o yandan gülüşüyle sahneye doğru ilerlerken benim kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Yanımda duran Esra da en az benim kadar şoktaydı. Hele ben!
"Siktir amına koyayım," dedi fısıltıyla. Bence de siktir amına koyayımdı. "Abi bu adam çok mu çok yakışıklı be. Bir siyah takım bu kadar mı yakışır bir adama?" Yakışmaz mı be! Adam karizmanın nefes alan hali.
Ben ne diyordum o ne diyordu ya? Tamam, Okey, kabul ediyorum. Yani o siyah takım elbisesi, üstten üç düğmesini açık bıraktığı beyaz gömleğiyle dünya karizma kapasitesini yükseltiyor olabilirdi ama benim derdim başkaydı.
Al bir de buradan yaktı artık. Benim öğrenci olup konferansı dinlemeye geldiğim yerde Kıvanç, konuşmacı olarak gelmişti ve hemen hemen değil, tüm kızların hatta utanmasa erkeklerin bile ağızlarının suları akıyordu. Bu adam geçen sabah benim arabasına bindiğim ve beni okula bırakan adamdı. İşlediğim hangi sevaba karşılıktı bu, yada hangi günah? Gerçi bu saatten sonra işlediğim günahlar gözüme az geliyordu çünkü bu adam beni günaha davet ediyordu. Çokça günah işleyelim Mi, ne olur işleyelim, lütfen işleyelim.
Alkışlar bittiği zaman Kıvanç kendinden emin bir duruşla seyircilerine baktı. Başını hafifçe eğerek kürsünün yanlarına ellerini koyup mikrofona doğru hafifçe eğildi.
"Selam gençler," diye giriş yapmasını beklemiyordum açıkçası. Ah kalbim! Aralarda karşılık veren sesler yükseldi. Gülümseyerek konuşmaya devam etti.
"Bu tarz etkinlikleri sizin gibiyken önemsediğimi hiç hatırlamıyorum çünkü benim yapacağım şey belliydi. Okul bitsin, babamın yanında işe başlayayım diye bakardım. Sonrası belliydi zaten. Neyse, ben kendimi tanıtayım size, en baştan başlayalım," gülümserken boğazını temizledi.
"Ben Okan Kıvanç Karadağlı. 25 yaşındayım. Doğma büyüme Adanalı bir ailenin doğma büyüme Adanalı çocuğum. Babam zamanında kafasını kullanmış, pamuk tarlalarımızda yetişen pamukları başka fabrikalara satıp onları zengin etmek yerine bir tarlasını satıp ilk fabrikasını kurmuş. İşleri ilerletip tarla almaya ve fabrika kurmaya devam etmiş. Adanalı olanlar muhtemelen Tahir Karadağlı'yı tanır. Karadağ aşiretinin ağası olur kendisi. Akıllı adammış vesselam. İki erkek çocuğunu zengin olarak dünyaya getirmek için uğraşmış. Eh, hal böyle olunca bize de babamın emeklerini boşa çıkarmamak düşüyor haliyle. Şimdi ben, okulu bitince kardeşim babamın yüzünü kara çıkarmamak için uğraşıyoruz. Sormak istedikleriniz varsa sorun, ben ona göre size cevap vereyim."
Sen yeter ki konuş ağam. Bir kaç saniye insanlara bakıp karambole birisine söz hakkı tanıdı.
"Kıvanç bey, size abi diyebilir miyim?" Cidden mi ya? Cidden bunu mu sormuştu? Mal melal.
Kıvanç içten bir şekilde gülümseyip, "Bana istediğin şekilde hitap edebilirsin," dedi.
Başka birisine söz hakkı tanıdı. "Yaşınız henüz genç, aldığınız sorumluluk çok gelmiyor mu?"
"Yaşımın genç olması hem iyi hem kötü aslında. İyi yanı şöyle; ağaç yaşken eğilir derler ya, o hesap. Gençken kafalarımız daha iyi çalışıyor. Mesela babam da genç yaşta bu başarıyı elde etmiş. Kötü yanı ise; arkadaşlarınız veya çevreniz sabah gidip akşam geliyor işten. Ama sizin öyle bir şansınız yok. Gerekirse gece yarılarına kadar kalıyorsunuz işinizde. Belki, bazen eve iş getiriyorsunuz. Gece yatıyorsunuz, yine kafa rahat değil. O şirket, bu sözleşme hakkında düşünüyorsunuz. Yani arkadaşlarınız gençliğini yaşarken, siz; gençliğinizi yaşarken dahi başında olduğunuz şirketi düşünüyorsunuz. Bu da haliyle insanı yoruyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sus, Tamam Mı? (+18)
Teen FictionÜniversite okumak için köyünden çıkan Emine Mine, herkesi kendi bildiği için güvenir ve sonunda aldatılır. Aklını başına toplaması gerektiğini düşünürken sırf eğlence olsun diye gizli numaradan sapıklık yapar. En olmayacak insanı bulan Emine Mine...