2 . Bölüm { Kâbus }

108 44 205
                                    

Yüzüme vurulan su bir anlık nefesiz bıraktı beni. Ciğerlerim hava için yalvarırken bedenim bende önce harekete geçip ağzımı açtı, bir el belimden tutup beni doğrulttu. Öksürüklerim arasında gözlerimi açıp etrafıma bakınmaya çalıştım.

Ölmemiştim

Neresiydi burası? birileri beni bulmuş olmalıydı, vicudumdaki serinliği fark edince istemsizce elim vicudumda dolandı ıslanmıştım ve çok üşuyodum yavaşça gözlerim vücuduma kaydığında-

Neden üstümde bir gömlek var benim?

Oturduğum yerden doğrulup gömleği çekiştirerek açıkta kalan yerlerimi kapatmaya çalıştım. Nerede olduğumu şimdi daha çok merak etmiştim.

Anın verdiği şokla yanımda duran kızı fark etmemiştim, tedirginlikle bana bakıyordu konuşmak istiyordu ama kararsız kalmış gibi sadece bakmakla yetindi. Sonunda konustuğunda

"Sen, iyi misin?"

"Neredeyim ben?" Kendime gelip etrafıma bakınmaya başladım. Denize karşı her zaman bir ilgim olmuştur, bu yüzden buranın bir geminin altı olduğunu hemen anladım, benim gibi çoğu insan köşelere sinmiş neler olacağını bekliyor gibiydi. Kız tekrardan konuşunca dikkatimi ona verdim

"Bizde bilmiyoruz, ama gemiye binerken baktığım kadarıyla fazla şatafatlı bir gemi, görünüşe göre krallığın gemisindeyiz"

Abimi tanırdım, elverya'da merhametiyle anılırdı lakin yerini almak isteyen birine de merhamet edecek kadar aptal değildi

Üstümüzden gelen bağırışlar hepimizi tedirgin etti, sonrasında bulunduğumuz Katı güverteye bağlayan merdivenlerinden aşşağıya iri yarı bir adam indi. Zaten tedirgin olan bizler iki yanında kılıçları olan bu adama korku içinde bakarak ayağa kalktık.

Etraf sessizdi, herkes bu adamın gemiden biri olduğunu biliyordu anlaşılan. Adama baktığımda ilk dikkatimi çeken şey gün ışığı gibi parlayan gözleriydi, kafası dışında tüm vücudu deri ve kumaşla kaplıydı. Kol ve bacaklarında hançerleri, boynunda kolye gibi görünen ama başka işlere yaradığı belli olan bir zinciri vardı, uzun saçları örgülüydü

Ben adama bu denli dikkat ederken, o birkaç adım atarak ortamıza geçti. Üstten bakan bakışları, bir elinin hep kılıcının kabzasında olması herkesi korkutuyordu.

"Beni dikkatli dinleyin!" Gür sesi insanların arasında dolaşan kasvet gibiydi. Gerginlik elle tutulur bir hâl almış bizi boğuyordu. İnsanların arasına girerek yürümeye başladı.

"Şimdi sakince yukarı çıkacaksınız ve size bir emir verilmeden hiçbiriyle yapmayacaksınız. Yapmaya cüret edenin sonunu Hepiniz ögrenmişsinizdir umarım"

Son sözlerini söylerken parlayan gözleriyle bana baktı, tabi onlarca insanın gözleri de aynı hızla beni buldu.

Gözlerin üstümde olmasına alışkındım ama bu farklıydı, adam geldiği gibi hızla merdivenlerden yukarıya çıktı. Arkasından inen iki adam bizi zorla yukarıya çıkarmaya çalıştı. Artık az önce imâ edilen şey her neyse kimse karşı koymaya cürret edemiyordu.

Ben daha nerede olduğumu, burada ne yapıldığını çözemezken ite kalka dedikleri yere gitmeye zorlandım.

Bana böyle davranamazlardı! Onlar kim oluyordu da prenses laisaya dokunma cürreti gösteriyorlardı!!

Kolumu fazla sıkan bir adama çelme takıp yüzüne yumruk attım. Kibirle acı çekmesini beklerken o sadece sendeleyip birden lakayıkça gülümsedi.Gülümsemesi aynı hızda soldu, saçlarımı elinde sıkıca kavrayıp döndürdü, çığlıklarım tüm gemiyi doldururken kulağıma yaklaşıp dişlerinin arasından fısıldadı

Ateş Ve İntikamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin