Gece herkes yatıp sessizlik çöktüğünde ne kadar yorgun olsam da, düşünceler uyumama izin vermiyordu. Yataktan sıyrılıp odadan çıktım, koridorlarda dolaştıkça anılar gözünde canlandıŞato'nun eski ihtişamını, Warkond hanımının sadelik ve asilliğini hatırladım. Sonra birden aklıma Hanımın güllerle çevrili olan bahçesi geldi
Boş koridorlarda yürürken aniden durup etrafın bakındım, etrafta kimse yok gibiydi. Yarım yamalak hatıralardan bahçenin yerini düşünmeye çalıştım
Düşündüm, düşündüm, bir an durup yönümü değiştirdjm ve merdivenlere ulaştım. Bir koridorda sapıp bahçe kapısına geldim
Ya da da öyle sandım
Karşımda kapı değil, koca bir aile tablosu vardı. Beyaz saçlarıyla eski Warkond efendisi tahtında oturmuş, beyaz teni ve siyah saçlarıyla Warkond hanımı tartın arkasında tüm asilliğiyle duruyordu ve bu...
Resmin çizildiği zaman (veliaht) olan efendi, annesinin yanında korkutucu bir ihtişamlı resme bakıyordu
Keskin çehresi, gözlerindeki hırsı babasıyla aynıydı. Beyaz teni ve duruşu annesinin tıpatıp aynısıydı. Gözlerinin rengini daha önce hiçbir yerde görmemiştim ne siyahtı, ne de mor, fazla dikkatli baktığımı fark edip gözlerimi kaçırdım.
Kimse kim! Warkond krallığının başına geçtiğinden berri Elverya ile bizzat alakadar olup ölmüş olan abilerimin safında durmuştu
Tahta çıkmaları için elinden gelen tüm desteği vermiş olduğu savaşlarda ateş ve topraklardan da asker olmasından anlaşılıyordu
Etrafta kapı arasam da bulamadım, tabloyu baştan aşağı inceledim ve çerçevenin kenarında gördüğüm çıkıntıyla bunun sadece bir tablo olmadığını anladım gülümseyerek
Var gücümle tablonun çerçevesinden tutup kenara çektim, ağır tablo büyük bir gürültüyle sarılarak açıldı. Bir saniye koridorda Durup kimsenin bunu duyup duymadığını kontrol ettim ama ses çıkmayınca Aralık tablodan içeri girdim
Burası kraliçenin serasıydı. Ayak ucumdaki merdivenler aşşağıya uzanıyor, bana güllerle bezenmiş bir cenneti vadediyordu.
Merdivenlerden indikçe bu harabe şatonun nemini bir kenara bırakıp güllerin kokusunu duyar oldum
Etrafımda yer yer çelikten odacıklar, bu odacıkların içinde envayi çeşit bitki filizi kök salmıştı.
Uzun bir merdiveni sonlandırdığımda artık karanlıktaydım, yukarıda koridordan yansıyan ışık bana kadar ulaşmıyordu.
Etrafıma baktım, duvarlara sabitlenmiş eski mum artıkları neredeyse bitmek üzereydi
Omuz silktim "Hiç olmamasından iyidir" Elime yarısı bitmiş bir mum aldım ve evirip çevirdim
"Geçen sefer nasıl yakmıştım ben o ateşi?" Ciddi ciddi ateşi benimsemem durduk yere canımı sıkmıştı, Sinirlenip mumu yere attım ve buraya gelme amacıma odaklandım
İçinde kraliyet ailesi yaşıyorsa illaki kaçış için bir gizli geçit vardır. Burası ister şato ister kulübe olsun, düşmanın seni nerede bulacağını bilemezsin, değil mi?
"Buralarda bir kapı olacaktı... Ama neredeydi?"
El yordamıyla güllerin arasından geçmeye çalıştım, buradaki bitkiler kim bilir ne zamandan beri el değmemiştir.. Her bir bitki bulunduğu odacıkları çepeçevre sarmıştı. Hele ki güller, onlar o kadar çoklardı ki tüm oda güller ve onların dikenli kökleriyle dolmuştu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Ve İntikam
FantasyBen prenses Laisa, Elverya krallığının 4 varisinden biriyim. Babam ölüm döşeğine düştüğünden beri herkes tahtın peşinde, buna bende dahil... Tamam. Kabul ediyorum bu hikayenin baş kahramanı benim, ama bu iyi biriyim dediğim anlamına gelmez Benim hi...