Kısa bir zaman sonra gemi durdu. Önce mürettebat sonra ise bizi indirdiler. Bizi getirdikleri adaya ayak basınca gördüğümüz ilk şey, hatta tek şey uzun yapraklı ağaçlardı. Silahlı adamlar bizi aralarına kıstırıp ağaçların arasında yürümeye başladık. Biri omuzuma dokunduğunda irkilip arkama döndüm.
Bu o kızdı, bana iyilik yapan kız. Kız gülümsemeye çalışarak yanımda yürüdü, gergin olduğunu izlemeye çalışsada korkuyla açılan gözleri kendini ele veriyordu. Teselli vermek istercesine elimi omuzuma koydum
"Merak etme, dediler ya işlerine yarayacakmışız onların. Bize birsey yapmazlar. Umarım
"Ama istediklerini yapamazsak işlerine yaramayız. O zaman da-" araya girerek sözünü kestim "O zamanı da sonra düşünürüz"
Uzun bir zaman yürüdük. Artık güneş batmak üzereydi, ayaklarım artık beni tutmuyordu sinirle bağırdım "Daha gelmedik mi?!" kimse beni aldırmamıştı, sinirle tekrardan bağırdım "Ayaklarıma kara sular indi!!"
Yanımdaki kız kulağıma eğilip konuştu "Bak ağaçlar seyrekleşiyor. Bir araziye çıkıyor olmalıyız"
"Mızmızlanmayı kesin!!" Arkamızdan bir kadın sesi yükseldi, kız sesin geldiği yöne bir bakış atıp Sessizce konuştu "Bu arada ben annesa"
Başımı salladım "Ben de-" duraksadımı görünce Kaşlarını çattı. Sahi, ben kimdim?
"Sende?" Diye yineledi cümle mi
"Hızlanın! yaka'yla Lada bizi bekliyorlardır!" ağaçlar tek tük çıkmaya başladı karşımıza. Yolun devamında çimenler rengini kaybetmeye, yerini siyah kayalıklara bırakmaya başladı. Arazinin boş olması eğitim alanının görülmesini sağladı. Uçurumun Kenarından uzanan taş Merdivenler Dağın üstünde yapılan Heybetli ama bir o kadar da harabe şatoyu gözler önüne Serdi
Burayı biliyordum nasıl unutabilirim ki
Anılar gözlerimde canlanmaya başladı en son buraya 15 yaşındayken gelmiştim, o zamanın Warkond kraliçesi hastalanmıştı ve Elverya'dan su şifacıları getirmiştik
Yolda pusu kurmuşlardı, ne olduğunu anlayamadan askerler bizim etrafımızda toplandığında. Sayıca onlardan azdık. Nasıl oldu, bizim oraya nasıl geleceğimizi bildiklerini bilmiyorum
Her şey bir anda olmuştu, pusu Kuran eşkıyalar etrafımızı sardı, bizi bir çember içine aldı. Babam ve Warkond kralını bizden uzaklaştırdılar, askerler bizi korumaktan onlara yetişemedi.
Zehirli hançerlerle krallara saldırdılar,
Zehirli hançerlerin biri Warkond Kralına isabet etmişti. Ertesi gün Warkond'da bir kral gömüldü. Diğeri ise tahta oturdu...
Diğer zehirli Hançer ise babamı sıyırıp geçmişti, onun yüzünden babam yıllarca yatağından kalkamadı. İyileşmeye başlayınca çoktan biz kardeşler arasında taht kavgaları başlamıştı. Babamın iyileşmesi işleri bozduğundan abilerim o yataktan kalkmasını asla müsaade etmedi
Bitabi Onlar ölünce yerlerine geçen bende gücü seviyordum, buna müsade edemezdim...
Burası kraliçenin izdivaya çekildiği yerdi, hastalığı boyunca burada kalmıştı.
Ama neden şimdi burası Bu kadar kasvetliydi? Etrafta bir tek canlı belirtisi yoktu
"Şunlar da kim? Çok garip görünüyorlar" Anesanın parmağıyla işaret ettiği yere baktığım
Uçurumun kenarında yüzleri boyalı, saçları ipler ve tüylerle bağlanmış iki kişi uzun, rengi elbiselerini sürüyerek yanımıza geldi
Nidya ve sarlas da onlara doğru ilerledi, garip giyinimli kadın konuştu "Bunlar yeniler mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Ve İntikam
FantasíaBen prenses Laisa, Elverya krallığının 4 varisinden biriyim. Babam ölüm döşeğine düştüğünden beri herkes tahtın peşinde, buna bende dahil... Tamam. Kabul ediyorum bu hikayenin baş kahramanı benim, ama bu iyi biriyim dediğim anlamına gelmez Benim hi...