Ölmüş..

591 52 37
                                    

Minho'dan

Söylediği şeyler ile ne kadar çabalasamda gözümden yaşların akmasına engel olamamıştım. Kaç yıl sonra gelmiş ve söylediği şeyler ile hayatımı resmen dahada alt üst etmişti! Yüzüne yumruk attım ve acıyan boğazım ile gözümden süzülen yaşları umursamayarak bağırdım.

"Ne saçmalıyorsun! S-seni kim neden tektit etsin!? Neden Felix ile beni bulmadın!?" Dediğim şey ile alayla güldüğünde elimi saçlarına geçirerek yerdeki bakışlarını kendime çekmiştim.

"Ne kadar komik, değil mi? Çocuklarını bırakıp gitmek, onları çok küçük yaştan terk etmek ve kendi öz oğlunun aşık olduğu çocuğun ailesini öldürmek! Haha! Ne kadarda komikmiş!" Acı ve tiksinti ile baktım onun yüzüne.

"Neden kendini sakladın bu zamana kadar?.. Hm? Neden!" Sonuncu kelimemde bağırdığımda gözlerini benden kaçırdı.

"Bak oğlu-" Oğlum mu? Bana bunu deme hakkını kendinde nasıl göre biliyordu? İşte artık sabrımın sınandığı yerdeydim. Bu yüzden onun konuşmasına izin vermedim.

"Sus! Ne ben senin oğlun, ne de sen benim babamsın.. Benim babam çok uzun yıllar önce öldü! Anladın mı piç!" Diye bağırdığımda iç çekmişti. Sinirle odadan çıktım ve oradaki adamlara dönmeden yoluma devam ederken konuştum.

"Onu serbest bırakın. Hangi cehenneme isterse oraya götürün." Bunu asla o adamın iyiliği için yapmıyordum. Sadece yüzünü görmek istemiyordum. Babama çok benzemiyordu? Belki de uzun zamandır görmediğim için yüzünü unutmuştum? Belkide yaşlandığı için?

Emin değilim..

Arabama binerek eve doğru sürmeye başladım. İhtiyar adam Jisung'un hastaneden çıktığını söylemişti. İlk önce canımdan çok sevdiğim kardeşime kendimi affettirip daha sonra Jisung ile ilgilenecektim. Jisung'u gerçekten çok seviyordum. Ancak benim herşeyim olan küçük kardeşim Felix'ti. Onun benden soğuduğunu düşünmek, ve ya nefret ettiğini düşünmek beni korkutuyordu. Herşey çok karışıktı..

Birkaç dakika sonra..

Eve varmış, arabamı park ederek evin kapısının yanına gelmiştim. Derin bir nefes alarak elimi zile yakınlaştırdım. Aklımdaki derin düşüncelerden kurtulmaya çalışarak zile bastım ve beklemeye başladım.

Kaç dakikadır bekliyordum ve zile basıyordum ancak kapıyı açan kimse yoktu. Yedek anahtarımın olduğunu hatırladığımda aptallığıma lanet ederek cebimden anahtarı çıkardım ve kapıyı açarak hemen içeriye girdim.

Korkmuş bakışlarımı etrafta gezdirdiğimde hıçkırık sesleri duymam ile korkum dahada artmıştı. Bunlar Felix'in ağlama sesleriydi! Hemen sesi takip ettiğimde bunun Felix'in odasından geldiğini anlayarak içeriye girdim. Felix ayaklarını kendisine çekerek ağlıyordu.

Hemen yanına gittim ve konuştum.

"Felix! Ne oldu kardeşim? Bir yerin mi ağrıyor? Changbin ile mi birşey oldu? Jisung'a mı birşey oldu? Sikeyim, birşey söyle!" Endişe ile sıraladığım sorular beni dahada endişelendirirken üzüntüden ne yaptığını bilemeyerek bana sarıldığında bende kollarımı onun beline sardım. Burnunu çekerek hıçkırıkları arasından konuşmaya çalıştı.

"A-abi.. Şuna bak.." Bacaklarını serbest bırakmış ve karnının üzerinde yatan civcivi göstererek ağlamasını şidderlendirdi. Ben ise bir ona birde karnındaki civcive anlamaz bakışlar atarak Felix'in artık uzamış saçını kulağına yerleştirdim ve;

"Sakinleş Lix. Uyuyor mu? Yoksa?.." Dediğim şey ile kızarmış burnunu çekti ve konuştu.

"C-Civcivim ölmüş.."

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - 

Küfürlerinizi duya biliyorum💔

Ama merak etmeyin özür amaçlı bin bilmem kaç kelimelik bölüm yazacağım.

 Ama daha değil. Asdfghjk

Herneyse kendinize iyi bakın!

Yazarınız sizi kocaman öpüyor!😘💞



Wrong Post ~MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin