AŞM| Bölüm: 20
Küçük bir kız çocuğuydum bir zamanlar, büyümek için en çok can atanından. Sonra büyüdüm, bir de baktım ki büyüyen yalnızca bedenim değildi. Omzumu iki büklüm eden derdim benden de çok büyümekteydi.
Anna Meryem Aksel
Ölümü ensemde, bir nabız misali şah damarımın yakınında hissediyordum. Öylece birkaç metre ilerimdeki adama bakarken, sonumun yaklaştığını biliyordum. Bir zamanlar beni deli gibi seven adam, bugün beni öldürtmek için peşimden adam gönderiyordu. Şaşırmıyordum, nitekim aynı kişi aylar önce zaten beni öldürmüştü, beni kimsesiz bırakarak, zaten öldürmemiş miydi?
"Meryem," dedi Seyyid Han kolumdan tuttu, dikkatimi üzerine çekti. Endişeli bakışları yüzümde gezindi. "İyi misin?" İyi miydim, bilmiyorum. Hiçbir şey hissetmiyordum ki! Baktığım yere döndüğünü fark ettiğimde toparlandım, bakışlarımı Hakan'ın üzerinden çektim. Dikkat çekmemem gerekti. Nitekim gerçekleri anlatmaya cesaretim yoktu. Sorduğu hiçbir soruya da cevap veremezdim.
Birkaç saniye sonra çatık kaşlarıyla tekrardan bana döndü Seyyid Han. "Ne oldu?" diye sordu şüpheli bakışlarla beni süzerken. "Niye öyle bakıyordun ona?"
"Bir şey olmadı," dedim toparlanmaya çalışırken. "Kimseye baktığım yok, dalmışım sadece. Çok yedim sanırım, midem bulandı. O kadar," çardağa dönüp yürümeye başladığımda beni takip etti hemen.
"Bir şey olmadığına emin misin?" diye sordu Seyyid Han tam karşıma geçip oturduğunda. Şüpheli bakışları uzun uzun üzerimde gezindi. "Betin benzin attı, Meryem. Elin kolun titriyor, bir şey varsa söyle hemen. "
"Midem bulandı dedim ya," diye çıkıştım sinirle. "Bırak şimdi beni, konuş sen. Anlaşma dedin, bir şeyler geveledin. Ne demek istedin?"
Konuyu değiştirdiğimi fark etmişti tabii ki! Aptal bir adam değildi Seyyid Han Cihanşah. Ancak bu sefer bana istediğimi verdi ve sorgulamadı. Arkasına yaslandı, bacaklarını hafif açarak rahat bir şekilde oturdu. Bir müddet sessizce beni izledi. Öyle bir bakıyordu ki bana sanki içimi görüyormuş, aklımdan geçen her şeyi okuyormuş gibi. Oysaki biliyordum, bir okusa zihnimi, kıyameti koparırdı muhtemelen.
Bu rahatsız edici sessizliği tam bozacaktım ki konuşmaya başladı. "Tüm gece bunu düşündüm," dedi Seyyid Han konuşmaya başladığında. Kararsızlık yakasına yapışmıştı, konuşup konuşmamak arasında tereddütte kalmıştı. Şimdi daha da merak ettim. Seslice nefesini verdi, "Aslında uzun zamandır düşünüyordum." diye itiraf etti bu sefer de.
Neyi? "Neyi düşünüyordun?"
Doğruldu, hafif öne doğru eğilip gözlerimin içine baktı. "Meryem ben çocuğunu senden ayırmak istemiyorum," dedi Seyyid Han omuzlarını kaldırıp indirdiğinde. "Kızımı annesinden ayırmak istemiyorum."
Bu da ne demekti şimdi? Kaşlarım anlamsızlık içinde çatıldı, gözlerimi kısıp ona bakarken, "Anlamadım," diye fısıldadım. Anlaşmadan vazgeçmiş olamazdı. Ona güvenerek ortaya çıkmıştım ben. Şimdi beni öylece ortada bırakamazdı. Tek başıma Mehmet Selim'le savaşsam dâhi kızımı koruyamazdım ki ben. Hem Mehmet Selim karnımdaki bebeğin kendinden olduğunu anladığı anda alırdı onu benden. Kızım onun yanında çiçek açmazdı, kuruyup giderdi.
"Ne..." Konuşamadığımı anladığımda sustum, derin derin nefes alıp verdim. Toparlanmam gerekti. "Sen ne demek istiyorsun?"
"Ne dediysem o Meryem," dedi, omuzlarını silkerken doğruldu, Seyyid Han. Kısık bakışlarını etrafta gezdirdi birkaç saniye kadar. "Onu karnında taşıyan sensin. Büyüten, besleyen, koruyan ve doğuracak olan kişi yine sensin. Çaresiz kaldın diye kızını senden koparmak istemiyorum. Onun yeri senin kollarının arası, başka bir yer değil. Başka bir kadının sinesi değil!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALABORA | Şah & Mat ✔
Mystery / ThrillerCihanşah Serisi - I +18 - Yetişkin İçerik (Küfür, argo, cinsellik... içerir.) ♤ Geçmişin gölgesi, geleceğin kaygısıyla debelenirken, bir de bakmışsın ki yıllar geçmiş çoktan. Sen ise olduğun yerde karanlıklar i...