"Eğer diretirsen yemin ederim tüm çorbayı başından aşağı boşaltırım." Kiyoomi'nin sabrı iki günde tükenmiş ve yerini gerginliğe bırakmıştı. Atsumu hastalandığı zamanlarda o kadar şımarıyordu ki bazen kendisi bile kendine tahammül edemiyordu."Siktir git, içmeyeceğim çorbanı." Atsumu, elindeki tepsiyle kendisine doğru gelen kocasına koltuğun diğer ucundaki yastığı fırlattı. Kiyoomi ona o kadar alışmıştı ve onu o kadar iyi tanıyordu ki yastığı atacağı açının derecesini bile öngörebildiğinden, dengesi bozulmanın yakınından bile geçmedi; Atsumu ise cevap olarak sadece bir göz devirme aldı. "Senin yaptığını Aiko bile yapmaz, mızmızlanmayı bırak da gel şuraya. İlaçlarını vereceğim sonra." Atsumu suratsızca tepsiyi kucağına çekti ve Kiyoomi'nin yüzüne bakmadan çorbayı içmeye koyuldu.
"Rezalet olmuş. Çok kötü." Atsumu ciddi değildi, sadece Kiyoomi onu bir süredir sadece azarladığı için ondan sinirini çıkarıyordu. Kiyoomi kaşlarını çattı. "Hep yaptığım tarif aslında... Tuzu mu eksik? Neyse, birazdan yenisini yaparım o zaman." Atsumu güldü. "Her dediğime inanman çok sevimli. Sana kızdığım için öyle dedim, gayet güzel olmuş. Eline sağlık." Kiyoomi, eşinin yanına oturup vücudunu ona çevirdi. "Neden kızdın, bu kez ne yaptım?" Atsumu biten çorba kasesini işaret ederek Kiyoomi'nin tepsiyi almasını ve sehpaya yerleştirmesini sağladı. "Sürekli azarlıyorsun. Canımı sıkıyor." Kiyoomi, uzanıp Atsumu'nun yanağını öptü. "Özür dilerim. Çok fazla mızmızlanıyorsun. Sızlanacak bir şey bulma konusunda o kadar başarılısın ki bir gün bu konuda sana yenileceğimden endişelenmeye başladım."
Atsumu alnını Kiyoomi'nin boyun girintisine yasladı. "Gayet normal şeylerden sızlanıyorum, her normal insanın yaptığı gibi."Kiyoomi parmaklarını Atsumu'nun saçları arasına daldırdı. "Bebeğim, dün beni arayıp eve gelirken kurabiye almamı istedin, aldım. Eve geldiğimde 'neden kurabiye aldın, diyetime uygun olmadığını bile bile bunu bana nasıl yapabilirsin' dedin, özür diledim. 'Özür dilemek yerine kendini açıklasana' dedin, açıkladım. 'Bana cevap verdiğine inanamıyorum şimdi de beni suçluyorsun, tamam bırak yerim amma laf yaptın' dedin, sustum. Sustuğum için bana kızdın ve tüm gün somurttun. Kurabiyeleri yedikten sonra da 'çok güzeldi hayatım iyi ki almışsın' dedin. Ben kafayı yemeyip ne yapayım söylesene bana." Atsumu kahkaha atınca Kiyoomi de ona eşlik etti. Atsumu ne zaman gülse, Kiyoomi onun gülüşüne daha çok gülüyordu; onu gülerken görmeyi çok seviyordu.
"Tamam bir tık haklılık payın var. Yine de beni sevmeye devam etmen gururumu okşadı." Kiyoomi Atsumu'nun saçlarına sırayla öpücükler dizdi. "Seni sevmeyi bırakacağım bir senaryo yok. Başka bir evrende bile olsaydık, ben yine seni bulur ve seni severdim." Atsumu kollarını kocasının beline sardı. "Böyle şeyler dersen benden boşanamazsın, kurtuluşun yok." Kiyoomi, Atsumu'nun kendi annesinin dediğine gönderme yapmasına gülerek göz devirdi. "Annen komik kadın ya, nasıl senden boşanabileceğime ihtimal verebilir ki? Rintarō bile Osamu'dan ayrılır da ben senden ayrılmam bence." Gülme sırası Atsumu'daydı. "Vaay, o kadar diyorsun?" Kiyoomi başını sallayarak onayladı. "Onun Osamu'yu bırakması mümkün değil. Ve benim seni bırakmam ondan daha da imkansız."
◇
aiko olmasaydı sakusalar sunaların kölesi kalırdı
[hayatım, osamu, rintaro, siz]rintaro
of
atsumu
ne zaman iyilesecek tahminiosamu
bilemiyorumkiyoomi
niye ne olduosamu
aiko babalarım da babalarım diye tutturdu
ağlıyor sürekli