"Aklım almıyor ya nasıl yapabildi bunu!"
Annem öfkeyle odamda volta atıp dururken gözlerimi yumdum. Dört gündür annemin yaşadığı 1000. kriz olmalıydı bu.
Bir Yiğit'e bir bana kızıyordu. Öfkesi bir türlü durmuyor, sakinleşmiyordu!
Ağbimin beni o saldırganların elinden kurtarışının üzerinden geçen 96 saat içinde onlarca şey yaşanmıştı. Kapalı göz kapaklarıma rağmen olanlar bir sinema filmi gibi belirmeye başladı. Müzik yavaş yavaş ve bana acıyan bir tonda yükselirken tüm sıkıntılı anlarım canlandı bir hortlak gibi.Boran Doruk'un onun yüzbaşı olduğunu ağzından kaçırdığından beri aramızda her zamankinden farklı bir soğukluk vardı. Özellikle yüzüme bakmıyor gibiydi. Sanki bakarsa sakladığı diğer sırlarda ortaya çıkacaktı.
Aklıma birden bire Boran'ın tuhaf tavrı düşüverdi. Araba sarsıla sarsıla yol alırken ağlamaktan ve yaşadığım korkudan uyku bastırmıştı. Bir el beni çekince arkaya doğru düştüm. Kalıplı ve düzgün bir bedene yastık misali yaslandım. Bir an için o bedenin Yiğit olduğunu sanmıştım. Ama uykulu gözlerimi aralamam ile Boran'ın buz grisi gözlerini görmem bir oldu. Tuhaf bir ifadeyle bana bakıyordu. Belli belirsiz bir gülümsemeyle eğildi. Sıcak nefesi yüzümü yalayacak kadar yakınıma girmişti. Gerginlik içimde yerinde durmayan bir fare gibi dolanmaya başladı. En iyisi doğrulup boynum tutulsa da dik bir pozisyonda uyuklamaktı. Ama Boran buna izin vermedi.
"Uyu biraz. Kara kara düşünmenden iyidir"
Kırılacak bir vazoymuşum gibi nazikçe alnıma dokundu. Terden yapışan saçlarımı geriye itti. Dokunuşunda bir şeyler gizliydi. Birazcık daha sert sıksa avucunun içinde ölüp gidecek bir kelebekmişim gibi dikkatliydi. Gözlerimi aceleyle yumdum. Ve oldukça sert olan bacak kaslarına yerleştim. Elleri bu kez saç diplerime doğru ilerledi. Parmaklarının ucunda binlerce karınca ayağı varmış gibi diken diken oldu tüylerim. Kendimi gerçekten ölmek üzere olan bir kelebek gibi hissettim. Biraz daha dokunmaya devam ederse kanatlarım paramparça olacak ve uçmak için son bir şansım bile kalmayacaktı.
O yüzden elimi kaldırıp durması için elinin üzerine koydum. Parmaklarımı tutup itmeme müsaade etmedi. Gözlerimi açtım ve o baş döndüren gülümsemesiyle karşılaştım.
"Saç diplerine yapılan her masaj daha rahat uykuya dalınmasını sağlar, Lal"
Öyle mi nedense benim uykumu kaçıyor."Sokucam şimdi masajına Boran! Ne yapıyorsun lan sen? Direksiyonun aksanını bir tarafına sokturma!"
Elimi tutan elini çekmek yerine onu nazikçe göğsümün üzerine koydu ve saçlarımı okşamaya devam etti. Ama o dokunuş uykumu değil gözyaşlarımı getirdi. O kadar ki kapalı göz kapaklarımın arasından sızmaya başladılar. Bir sinir krizinin tam ortasındaymışım gibi hıçkırıklara boğularak ağlamaya başladım.
"Lal, ağbim neyin var?" dedi Doruk. Sanki çok umrundaymış gibi!
"Lal" Bu kez soran Boran'dı.
"Sorun ne?" Sorun sensin!
Dayanamayarak doğruldum ve Boran'ın göğsüne yüzümü gömüp ağlamaya devam ettim. İhtiyacım olan şey birazcık anlayış, birazcık şefkatti. Bunu henüz tanımadığım bir adam verebiliyorken en yakınımdakiler bunu bana çok görüyorlardı.
Boran beni sarıp sessizce sırtımı okşadı. Arada bir ağbimin bile duyamayacağı bir sesle bir şeyler mırıldanıp sakinleşmemi sağlıyordu.
"Neden?" dedim. Neden benimle ilgileniyorsun?
O kadar sessiz sormuştum ki Boran cevap vermeyince beni duymadığını sandım. Ama bir kaç dakika sonra "Belkide güzel bir yüzün olduğu içindir" dedi. Gözlerimi devirdim ister istemez. Ondan bu kadar bayağı birşey duymayı beklemiyordurdum doğrusu. Fakat hemen sonra dudaklarını kulağıma dayadı.
![](https://img.wattpad.com/cover/36658356-288-k580878.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalpsiz #Wattys2015
RomansaLal, üç senedir deliler gibi aşık olduğu oğlanı, başka bir kızla basmıştı. Hem de mezuniyet gecelerinde. Hem de barın temizlik malzemelerinin saklandığı odada! Gözyaşları içinde en yakın dostu Yiğit'in evine gitti. Ama başına gelecekleri bilseydi, o...