İki okulun oyuncuları basketbol sahasına yürürken kalabalık tezahürat yapıyordu. Knock sinirle ayakkabısını bana fırlatmış olsa da öfkesi saman alevi gibiydi, çabucak unutmuştu. Diğer oyuncularla birlikte sahaya adım attığım andan itibaren yaptığı tezahüratlar ve alkışlarla orada olduğunu bana göstermişti. Knock'un yanında oturmuş olan Yiwha da aynı şekilde beni gördüğü anda coşkuyla tezahüratlar yapmaya başlamıştı. Benim bir K-POP yıldızı falan olduğumu düşünüyor olmalıydı.
Pleng ise Knock'un yanında sessizce oturuyordu, öfkeli olduğu her halinden belliydi.
Burada sinirli olan tek kişinin kendisi olduğunu mu düşünüyordu? Onunla karşı karşıya gelmem gerekse bu topla oynanan bir şey olmazdı, sanırım bir boks maçı zihinsel durumum için en uygun olanıydı. Anlatabiliyor muyum?
Maçın gidişatı beklendiği gibi yavaş ilerliyordu çünkü maç yapmaktaki amaç kazanmak değil, üniversitelerimiz arasındaki ilişkileri geliştirmekti. Hakemler dördüncü çeyreğin bittiğini bize bildirmek için iki kez düdük çaldığında skor berabereydi.
Oyuncular el sıkışıp sarılırken durumdan ve sonuçtan memnundular. Maçın asıl amacına kesinlikle ulaşılmıştı.
Oyuncular duş alıp üstlerini değiştirmek için ayrıldığında diğer üniversitenin takımından bir oyuncunun yakınımda durduğunu fark ettim. Açık tenliydi ve ufak tefek olmasına rağmen maçta gayet iyi idare etmişti. Gizlice beni süzmeye devam ederken ben ona doğru döndüğümde sanki başka bir şeyle meşgulmüş gibi davranıp arkasını dönmüştü. İlk başta kafamda kurduğumu düşünmüştüm. Dönüp bir havluyu elime aldıktan sonra kalçalarımı kapatacak şekilde belime doladım. Basketbol şortumu aşağıya indirip ayaklarımın ucuna bıraktım ve tam yerdeki şortumu almak için eğildiğimde bana tekrar baktı. Ne hikmetse bana bakmak için tam da o anı seçmişti. Bu defa gözlerimiz buluştuğu için şaşkınlıkla donakalmıştı. Kaşlarımı soru sorarcasına kaldırdım. O da buna karşılık garip, utangaç bir tavırla gülümsemişti.
"Merhaba." diye bir karşılık verdi.
"Buyurun?" dedim açıkça.
"Gerçekten iyi oynadın. Sahada da harika görünüyordun." diyerek bana iltifat edip içtenlikle gülümsedi. Bu gülümsemeye karşılık aynı içtenlikle karşılık verdiğimi fark ettim.
"Sen de oldukça iyiydin. Ufacık ama şiddetli."
"Hımm.. Teşekkürler. Ben Mew, seninki ne?"
"Korn."
Cevap verirken gülümsemeye devam ediyordum.
Tişörtümü çıkarttım. Mew da üstünü değiştirmeye devam etti. Utangaç görünüyordu. Mew, Knock ve bana göre tamamen zıt bir tipti. Minyon olduğu için pek de güçlü görünmüyordu. Knock'un tam tersiydi, daha sevimliydi ve açık tenliydi. Bana arkadaşım Jan'ın erkek arkadaşı Win'i anımsatıyordu. Üniversitedeki takım arkadaşları birdenbire bana pis pis bakmaya başlamışlardı, oldukça popüler biri olmalıydı.
İlk başta gayet arkadaş canlısı olan çocuklar hızla ters bir tepki vermeye başlamışlardı.
"Çok tatlı görünüyorsun." dedim açık ve net bir şekilde.
Onun utanıp kulaklarının kızarmasına sebep olduğumu fark ettiğimde biraz daha gülümsemekten kendimi alamamıştım.
"Sen de çok havalı görünüyorsun." diyerek cevap verdi Mew utangaç bir tavırla.
"Teşekkür ederim." derken kot pantolonumu kalçalarıma kadar çekip havluyu çıkarıyordum. Havluyu çamaşır sepetine fırlattığım sırada Mew şok olmuştu çünkü sepet odanın diğer ucundaydı. Knock'un kirli ayakkabılarını dolaptan çıkartıp baktığımda sahibinin yüzü gözlerimin önüne geldi, kendi kendime sessizce gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Together With Me (Çeviri)
RomanceTayland'ın BL dizisi olan Together With Me The Series'in Türkçe Çevirisidir.