Yürüyorum. Etrafım kapkaranlık. Gözlerimin alışmasını bekliyorum ama yine de hiçbir şey göremiyorum. Sesler duyuyorum. Fısıltılar, kısık sesle atılan çığlıklar... Sanki birileri bağırıyor ama sesleri daha yükseğe ulaşamıyor.
Yürümeye devam ediyorum ama yolumu ne görebiliyorum ne de bulabiliyorum. Sanki bir paradoksun içine hapsolmuş gibiyim. Her yer birbirinin aynısı. Karanlık... Bolca karanlık... Başım dönmeye başlıyor. Her adımımda daha da şiddetleniyor. Yere çöküp öylece kalıyorum. Fısıltıları artıyor.
" Gülümse. " " Gülümse. Kozmos'a Gülümse. Kozmos Yıldızı..."
Sesler azalıyor. En sonunda tamamen yok oluyor. Mutlak bir sessizliğe boğuluyor çevrem. Kulaklarım çınlıyor. Başım şiddetle ağrıyor. Kulakları tırmalayan tiz bir çığlık duyuyorum. Bir çocuk sesine benziyor. Bu sesin benim sesim olduğunu anlamam birkaç dakikamı alıyor. Çığlık atıyorum, hıçkırarak ağlıyorum.
Aniden yoğun bir parlaklık meydana geliyor.Gözlerimi sımsıkı kapatıyorum ama ışık o kadar güçlü ki sanki göz kapaklarımın altından bile bana nüfus ediyor. Işığın şiddeti zamanla azalıyor, gözlerim alıştığında gözlerimi yavaşça aralıyorum.
" Anne! " diye bağırıyorum. " Baba! Uyanın. Kalkın gidelim. "
Ama ikisi de kalkmıyor, hareket etmiyorlar.Yerde yatıyorlar. Mavi saçlı kadının elbisesi toz ve toprak içinde. Siyah gözleri donuk ve bomboş bir bakışla kilitlenmiş. Ağzından mavi bir şey akıyor. Boynunda da derin bir kesik var. Kesikten kan damlıyor. Mavi renkte...
Elbisesinin çoğu mavi renge boyanmış. Mavi kanı her yere bulaşmış. Yanında elleri hala ona dolanmış yatan bir adam var. Beyaz saçları maviye bulanmış. Yüzünden aşağı mavi kanı akıyor. Benimle aynı tondaki mavi gözleri donuk. İkisinin de yüzü kireç gibi beyaz.
Birileri tarafından çekiliyorum. Çığlık atıyorum, debeleniyorum ama yine de beni yakalıyorlar. Bu esnada hala çaresizce annem ve babama seslenmeye çalışıyorum. Beni yakalayan adamın kolunu sıkıyorum kaçmak için. Kolu buz kesiyor. Buzlar tüm vücuduna yayılıyor. Adama dönüp baktığımda yüzündeki dehşet ifadesini görüyorum. En sonunda tüm vücudu donuyor ve adeta canlı bir buzdan heykele dönüşüyor. Buzdan heykel ağırlığından dolayı yere düşüyor ve anında tuzla buz oluyor. Zemin buz parçalarıyla kaplanıyor. Zemine bakınca bu buz parçalarının 5 saniye öncesinde canlı bir insan olduğunun kimsenin aklına gelmesi imkansız.
Koşuyorum, tüm gücümle koşuyorum. Nereye gideceğimi bile bilmiyorum ama yine de koşuyorum. İleride üstünde gri bir zırh olan simsiyah saçlı bir adam görüyorum. Hemen bir ağacın arkasına saklanıyorum.
Adamın yanında koyu mor saçlı bir kadın var. Mor saçlarının rengi güneş ışığında daha da açık görünüyor. Adama öfkeyle bakıyor. Kadının lavanta rengi gözlerinden öfkeden resmen kıvılcımlar çıkıyor.Köşeden 9-10 yaşlarında bir çocuk beliriyor. Oradaki kadın gibi mor saçlara sahip. Lavanta rengi gözleri annesinin tıpkısı. Yüzünde gergin bir ifade var. Annesinin yanına gidiyor. Kadın odağını hemen çocuğa çeviriyor ve ona sarılıyor. Ne konuştuklarını duyamıyorum. Yürümeye başlıyorlar. Başka yöne gidiyorlar. Tuttuğum nefesimi bir rahatlamayla veriyorum. Kimse beni görmeden buradan ayrılabilirim.
Kadın ve adam hızla yürüyor ve hararetle yine bir şeyi tartışmaya başlıyorlar. Çocuk biraz daha geride kalıyor. Duraksıyor, bir şey hissetmişçesine etrafı süzüyor. Panikliyorum, anlık bir dikkatsizlikle yerdeki dala basıyorum ve dal çatırdıyor. Çocuk buraya bakıyor ve göz göze geliyoruz. Kalbim korkuyla güm güm atıyor. Çocuk merakla beni süzüyor. Gözlerinde masumane, saf bir merak var. Çıkarcı insanlar gibi bakmıyor. Sadece ilk defa gördüğü bir oyuncağın ne olduğunu anlamaya çalışır gibi bakıyor.
Adam oğlana sesleniyor. Oğlan çocuğu bakışlarını benden çekip babasına dönüyor. Konuşmalarını bu sefer duyabiliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kozmos Yıldızı
ФэнтезиEstelle çocukken şizofreni teşhisi konulan 17 yaşında bir kızdır. Herkes tarafından dışlanırken hastalığı ile mücadele etmektedir. Artık her şeyin sonuna geldiğini düşündüğü bir anda aslında sonun sadece başlangıç olduğunu fark eder. Öğre...