10. Bölüm

796 75 54
                                    

Saat sanki gece 2'ye dayanmak üzere değil de hala 8-9'muş gibi takılacağım ve sizi upuzun bir bölüme atacağım.

Siz yine de geç atmama aldırış etmeyin ve bölümün hakkını oy ve yorumlarınızla verin olur mu...

Ayrıca Spotify'a ulaşmak isteyen olursa arama kısmına Pirus Gecesi yazabilir. <3

Lütfen bölümden sonra da Twitter'da ve Instagram'da görüşelim.

İyi okumalar <3

Instagram | nedenelfcim & pirusgecesiofficial

Twitter | nedenelfcim & #pirusgecesi

***

8 yıl önce, Ankara

"Dengeni sağla. Tamam, bak şimdi tam ortaya denk getireceksin." Gözlerimi kısarak söylediği şeyi gözüme kestirmeye çalıştım. Hedef tam gözümün önündeydi, bu sefer olacağına emindim. "Derin nefes, 3 deyince ateş."

2,8'de belimdeki parmaklarını bastırıp tenimdeki varlığını belli ettiği anda "Ateş!" de demişti ve ben ıskalamıştım.

Dokuzuncu kez.

"Ya Göktuğ!"

Sinirle dişlerimin arasından çıkardığım isme sahip kişi, yarım yamalak gerdiği dudaklarıyla sırıttığını belli etmemeye çalışıyordu ama ben o sırıtışı tanıyordum, hiç de pabuç bırakmayacaktım. Poligondan çıkmadan ve koridorda ilerlemeye başlamadan önce bir elimi hızla şişkin koluna indirdiğimde yüzündeki sırıtış sekteye uğradı ve peşimden gelirken kaşlarını çatarak vurduğum yeri ovmaya başladı.

Onun ezici bir galibiyetle tamamladığı kafe buluşmasının ardından aramızdaki iletişim, daha insancıl boyutlara inmişti. Mesela onu gördüğümde göz devirmeyi bırakmıştım, hatta beni her gördüğünde oluşan yüzündeki yarım gülümsemeyi başımı eğerek cevaplamaya başlamıştım ki bu kesinlikle kayda değer bir gelişmeydi.

Yine de aramızdaki rekabet göze çarpacak nitelikte yükselmeye devam ediyordu ve nasıl sonlanacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu. Harp okulunun kütüphanesine ne kadar erken gidersem gideyim onu hep orada görüyordum, notlarımız birbiriyle çetin bir savaş veriyordu, spor eğitimlerinde karşıma çıkmasa da kesinlikle rakiplerini birkaç dakikada yere serecek güce sahipti.

Çok değil, daha geçen sağlam bir tarih tartışmasında benim anlattığım düşünceye karşılık olarak kendi tezlerini sunmuş, hoca beni mantıklı bulsa da onun konuya yaklaşımını benden daha fazla övmüştü ve Göktuğ'un tüm bunlara karşılığı bilmiş bir tavırla göz kırpmak olmuştu.

Öldürsem dahi içim soğumazdı.

Fakat derslerde ne kadar birbirimizin düşmanı olursak olalım... Hafta sonu izinleri için artık çok nadiren aileme gitmeye veya yurtta kalmaya başlamıştım. Daha çok birlikte Tunalı'ya gidiyor, o hafta boyu okunacak kitabı tartışmaya başlıyorduk ve saatlerin ne kadar hızlı geçtiğini fark etmeden çarşı izinlerini birlikte dolduruyorduk.

Onun bu 'birlikte normalden fazla zaman geçirme' olayına nasıl baktığını bilmiyordum ancak benim açımdan işler garipleşmeye başlamıştı; daha doğrusu her cuma gününde heyecanlanışımı, kıyafetlerimi özenle seçmeye çalışımı, önümüzdeki hafta okuyacağımız kitabı seçmek için yerimde duramayışımı gariplikten başka nasıl açıklayacağımdan çok da emin değildim.

"Kızım sen bu kollara bu kadar haşin davranmanın cezasını biliyor musun? Ben günlerimi aylarımı verdim, dikkat et azıcık!" Gözlerini kıstı, ıskalamanın verdiği sinirle ileri doğru ittirdiğim tüfeği -çünkü burası bir devlet kurumuydu ve çok sinirlensem de bir şeylere zarar vermek mümkün değildi, canını çıkarana kadar o temizliği sana kitlerlerdi- yere eğilerek aldı. "Ayrıca, bu bebekle de anlaşamamış olman benim suçum değil!"

PİRUS GECESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin