17. Bölüm

265 36 55
                                    

Merhabayın.

Beklediğinize değecek uzunlukta bir bölüm geldi. Güzel haber şu ki, uzun bölüm yazma işini çok sevdim.

Bölümde belli bir yerden sonra yetişkin içerik mevcuttur. İlk kelimesi koyu yazılı kısımlar arasında, rahatsız olabilecekler okumaya ara verebilir.

Bölüm şarkıları:

Çağan Şengül & Cem Adrian – Ben Sana Veda Edemem

Nilipek – Son Mektup

Sezen Aksu – Keskin Bıçak (Özellikle yukarıdaki uyarı olan kısımın ilk başlarında.)

İyi okumalar.

Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın, bölümden sonra tepkilerinizi Twitter'da #pirusgecesi etiketiyle görmeyi çok isterim.

***

Mezuniyetten 5 ay sonra, Ankara

"Burçin..."

Kulağımın arkasına üflenen nefesle uykumdan sıyrıldım ama gözlerimi açmak istemedim. Bugün pazardı, yani uyumalıydık.

"Sevgilim..."

Yüzüme düşen saç tutamının geriye doğru çekildiğini hissettim, ardından kirpiklerimde parmak uçlarını hissettiğimde uyanmak yerine daha çok mayışmaya başladım. Yüzümde parmaklarının dolaşmasına bayıldığımı biliyordu ve bunu kullanmaktan asla vazgeçmiyordu.

"Burçin, kalksana yavrum artık... Acıkmadın mı?"

Burnumdan sesli bir nefes verdim gülme eşliğinde, birazdan kuracağım cümle normal şartlarda beni utandıracak bir cümleydi ama bunu umursamadım. "Dün gece doydum ben, yapmayacağım kahvaltı falan. Uyuyalım hadi."

Göktuğ'dan öksürük sesi geldiğinde tükürüğünün boğazına kaçtığını anlamış ve uykumun kaçacak olmasına aldırmadan kıkırdamıştım. Lakin benim sevgilimi kışkırtmak birazcık riskli bir hareketti, nitekim bunu saniyeler içinde bedenimi kuş tutar gibi kendisine çekip bir de üstüme çıkmasından anlamıştım.

Cilveli bir çığlık attığımda Göktuğ üstüme tamamen çöktü ve vücudu vücudumun her zerresine eşsiz bir yapboz parçasıymış gibi otururken ona asla doyamayacağımı anladım. Göktuğ'a hep açtım ve hep öyle kalacaktım.

Dudakları dudaklarıma saliselik bir anda değdi ve geri çekildi. "Sen ne ara bu kadar edepsiz oldun?"

Fısıldamasının baştan çıkarıcılığını bir kenara bıraktım ve güldüm. Gözlerimle buluşan bakışlarını kısa bir anlığına gülüşüme değdirip iç çektiğinde onun da benden farksız olduğunu anlamıştım.

Biz birbirimize hiç doymazdık.

"Seninle takıla takıla böyle oldum ben. Yoksa ne kadar hanımefendi," derken aramızda kalan ellerimi harp okulunda idmanlara fazlasıyla vakit ayırdığını belli eden sert göğüs kaslarına kaydırdım. "Ne kadar uslu," dediğimde ellerim ensesine çıkmıştı ve dün gece zevkten saçlarını çekiştirirken hiç de uslu olmadığımı hatırladım.

Daha devam edemeden dudaklarını dudaklarımda hissettim, aklımı başımdan alırcasına öptükten sonra kendini geriye çektiğinde gözlerimi kırpıştırıp kendime gelmek zorunda kalmıştım. "Sende hiç merhamet kalmamış, o nasıl bir öpücüktü öyle..."

"Dinime küfreden de müslüman olsa..."

Onu yana devirip vücudunun bir kısmının üstüne çıktığımda o da memnuniyetle karşılamıştı bunu. Elimi başıma yaslarken dirseğimi de başının hemen yanına koymuş ve desteğimi yamuk duran yastığa rağmen oradan almaya çalışıyordum. Dağınık saçları mı daha dikkat dağıtıcıydı yoksa üstünde çalıştığı belli olan omuzları mı bilmiyordum ama Göktuğ, her seferinde iç çekmeme sebep olan bir yakışıklılığa sahipti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 18 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

PİRUS GECESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin