12.Bölüm(Adamım!)

5 1 0
                                    

Finale yaklaşıyoruz, çok heyecanlıyım. Güzel okumalar canlarım.

Medyadaki şarkı benden size •)

...

İnsanlar diyorum, ne kadar da çoktu aslında. Ağızlarından kendilerini kusacak kadar çoklardı. Ama kimse kusana kadar dolu olduğunu bile fark edemiyordu.

Elime aldığım gri eşofman ve siyah tişörtü üzerime geçirdim. Saçlarımı hızla tarayıp sıkıca at kuyruğu yaptım ve hazır olduğumda eşyalarımı koymak için siyah spor çantamı aradım bir süre. Ne halta soktuysam hiçbir yerde yoktu. Kulaklığımı, telefonumu, birkaç ihtiyacımı ve yedek olarak bir tişört çıkarıp yatağın üzerine attım sinirle. Sırt çantamı değil spor çantasını alacaktım lan! Her neredeyse o da çıkacaktı meydana! Aklıma gelen her yere baktığımda Yusuf için ayarladığım ama şimdi Anıl'ın olan odaya koyup koymayacağımı düşündüm. Belki de Yusuf kullanır diye oraya koymuştum.

Odamdan çıkıp sinirle kapıyı çektim ve Anıl'ın odasına yöneldim. Kapıyı çalmadım çünkü aşağıda konuşan sesini duyabiliyordum. Kapıyı hızla açıp odaya göz gezdirdiğimde her şeyin düzenli olduğunu gördüm. Allah aşkına, erkekler dağınık olmuyor muydu? Bu üçünün de odası benim odamdan daha düzenli duruyordu. Yeşil ve kahverenginin hakim olduğu odayı izlemeyi kesip direkt olarak gardırobun üzerine baktım. Çantaları gardırobun üzerine koyma gibi saçma bir alışkanlığım vardı, yüksek olduğu için göremediğimde yatağa çıkıp zıpladım. Orada, tam uçta duruyordu, yatakdan inip zıplayarak almaya çalıştım.

"Lan oğlum gelsene, fermuarını kopardığım. Yemin ederim kafayı yiyeceğim." sinirle çantayla konuştuğumu anladığımda zıplamayı kesip "Ben niye bir çantayla konuşuyorum lan! Uzunum ben uzun, 1.72 boyumla nasıl alamıyorum seni? Hangi marangoz yaptı lan seni? Kabız olsun o marangoz" gardıroba tekme atıp olduğum yere çöktüm. Bir çanta bile beni bu kadar uğraştırıyordu. Her şeyden yorulmuş olmam gayet de normaldi.

"Ulan hayat, herkese kazanla bana kaşıkla. Ne olur yani bir şeyleri de uğraşmadan elde etsem" diye söylendiğimde başımı kaldırmış gardıroba bakıyordum ama görüş alanıma giren mavi gözleri gördüğümde dudaklarımı araladım. Ateş gülerek uzanıp çantayı ucundan çekti ve tamamen aldığında kucağıma bıraktı.

"Söylenmek yerine bir daha beni çağır."

Oturduğum yerden gözlerine bakınca daha güzel göründüklerini fark ettim. Acaba ona bunu söylemeli miydim? Hadi ama, şaşkın aşıklar gibi görünüyordum tam şu an. Öksürüp çantayı elime aldım ve ayağa kalktım.

Ateş hala gülerek bana bakıyordu, ilk tanıdığımdaki Ateş değildi artık, daha çok gülüyordu. Bende gülümseyip çantayı gösterdim.

"İki saattir arıyorum, bulamayınca da işte..." açıklama yaptığımı fark ettiğimde utanıp bakışlarımı kaçırdım.

Ateş'in burnundan güldüğünü hissettiğimde dönüp ona baktım.
"Ne kadar büyüdüğünü iddia edip olgun davransanda fark etmeden çocukça davranıyorsun Almina! Ve bu seni daha farklı biri yapıyor!"

"Nasıl biri mesela?" diye sordum merak ederek. Kendimi başkalarından hiç dinlememiştim hayatım boyunca ama Ateş'in bana benim hakkımda söylediği her şeyi sanki bende o söyledikten sonra fark ediyordum.

Gülümseyen dudakları normal şeklini alırken daha ciddi cevap verdi. "İçinde her şeye rağmen mutluluktan havalara uçacak bir Almina!" gözleri daha derin baktığında derin bir nefes aldım. Ne yaparsam yapayım gözlerimdeki perdeyi çekiyordu. Penceremden içeriyi hiç zorlanmadan görüyordu sanki. "En mutlu seni çok merak ediyorum biliyor musun? Gülerken bir anda gülüşünün silinmediği bir Alminayı çok merak ediyorum."

Kızıl&Mavi (Devam Ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin