Kapalı bir güne gözlerimi kendi odam da açtım. Mutluydum. Çünkü yanımda arkadaşlarım ve o vardı. Hayat ne kadar üzerime gelse de tutunacak bir dalım, dönecek bir evim vardı.
İnsan aşık olduğu zaman başka hiçbir şey düşleyemiyordu. Bu bencil duygu kör ederdi gözlerini, hapsederdi zihnini. Fakat kimse de çıkıp şikayet etmezdi bundan.
Ben Kang Taehyun'un aşkı ile dolmuştum.
İlk defa mutlu ve neşeli bir şekilde kalktım yatağımdan. Sabahları ailem evde olmaz, ben ele alırdım gücü. Güzel bir kahvaltı hazırladım kendime müzik eşliğinde. Dans ederek giyindim üstümü. Yarısına gül yarısına yasemin ektiğim bahçemle ilgilendim ve gerekli malzemelerimi alıp çıktım.
Okula bir hevesle girdim ilk kez. Yüzümde aptal bir gülümseme, utanmasam zıplayarak yürüyeceğim.
Ancak okul bir garipti. Daha doğrusu insanlar garipti. Normalde de gözler bana dönerdi ama şimdi, daha farklı bakıyorlardı.
Sanki iğrenç zalim acımasız biri gibi, birinin intihar sebebi olmuşum, varlığım hataymış nefes almam zararmış gibi. Tiksinti ve nefretle bakıyorlar bana.
Canavarmışım gibi
Neler oluyor anlamıyorum. Son zamanlarda hiçbir şey yapmamıştım. Bu tepkileri niyeydi
Geçtiğim koridorlar, duyduğum laflar, üzerime gelen duvarlar bile haftalar önce gördüğüm kabusumu hatırlattı bana.
Sonunda Taehyun'nun beni terk ettiği kabus...
Dejavu yaşıyorum sanki. Şuanın da rüya olması için dua ettim. Nefesim sıklaşıyor, göğsüm hızla kalkıp iniyordu. Korkuyorum. Seslerini saklamak için uğraşmıyorlar hatta direkt yüzüme söyleyip üstüme geliyorlar.
-Gerçekten yapmış mı inanamıyorum
-Küçük yılan
-Zaten zengin şımarığın tekiydi, ne bekliyordunuz ki
-Ölmeyi hakediyor iğrenç sürtük
-Annesinden görmediği sevgiyi başkalarında arıyor
-Ne kadar ucuz olduğunu bir kez daha gördük sanırım ha
-Eşcinseller topluma çıkmamalı bunun ne işi var burada
-İbne
Ve daha neler neler...
Güçlü olmalıydım. Babam hep bunun için hayatımı mahvetmedi mi? Neden şimdi herkesi ezip geçemiyorum. Kendimi korumak için yapabildiğim tek şey yüz ifademi her zamanki gibi tepkisiz tutmaktı. Fakat ne istemsizce dolan gözlerime ne de yavaşlamayan nefeslerime engel olamadım.
O sıra bir ses duydum. Sonra ellerimde bir el. Şampanya pembesi saçlar...
Şövalyem beni kötülerden kurtarmaya gelmişti.
T-Napıyorsunuz lan burada! Yürüyün gidin kendi işinize bakın! Size mi kaldı milletin hayatı!
Taehyun'u daha önce hiç böyle gözü dönmüş ve sinirli görmemiştim. Öğrenciler uzaklaşmak yerine hala yerlerinde durmaya devam edince daha fazla yükseltti sesini. Açıkçası bir tık ürkütücüydü.
T-DAĞILIN LAN YOKSA HEPİNİZİN HAYATINI KARARTIRIM!
Elimden tutup arka bahçeye çekti beni. Göz göze gelince sakinleşti anında. Elleri buldu yerlerini. Endişeyle baktı gözlerime.
T-İyi misin? Bir şey yaptılar mı?
B-İyiyim ama ne oluyor?
Derin nefes alıp açtı telefonunu. Sessizce bir küfür yuvarlandı ağzında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şampanya ve Kızıl Şarap/ taegyu
Fanfiction"insanların üç yüzü vardır biri yabancılara gösterdikleri, biri yakınlarına gösterdikleri , diğeriyse kimseye göstermedikleri" ikisini biliyorum ama ben üçüncüyü merak ediyorum beomgyu çünkü biliyorum yüzlerinin üçüde birbirinden çok farklı