Aradan 1-2 hafta geçmiş ve ben az çok her şeyi yerine oturtmuştum. Evden okula, okuldan işe gidip geliyordum. Günlerim proje yetiştirmek, kahve yapmak, arkadaşlarla vakit geçirmek ve Tae'yi sevmekle geçiyordu.
Sürekli iletişim halindeydik. Eve gittiğimizde bile görüntülü arayıp uyuyakalana kadar konuşuyorduk. İkimizin de içinde birbirimizi bırakmamak için bir dürtü vardı. İnanın bıraksalar kendime bağlayacaktım.
Sevgim gün ve gün artıyor, kalbimden taşıp bütün bedenime yayılıyordu.
Geç kalmamak için düşüncelerimden sıyrılıp hazırlanmaya başladım. Hafta sonu mesaisi için kafeye gidecektik. Yeni evin konumu Taehyunların evine yakın olduğu için kim erken çıkarsa o diğerinin yanına gidiyordu. Büyük ihtimalle bugün geç kalan ben olacaktım.
Üzerime hızla bir şeyler geçirdim ve yedek kıyafetlerimi aldım. İşten çıktıktan sonra doğruca Seungmin hyungların mekanına gidecektik.
Basit eşofmanlarla özensizce çıktım dışarı. Artık millet ne düşünür veya annem kızar mı derdim yoktu. 20 yılın ardından kendim gibi davranıp özgürce hareket edebiliyordum.
Çıkmadan aynaya bir bakış attım. Üzerimden tır geçmiş gibi görünüyordum. Yine de umursamadım. Zaten başkalarını tınlamazdım, ve Taehyun'la artık görünüşümüze dikkat ettiğimiz cicim aylarını geçmiştik. Sevgimizin derinden her şeyimize bağlı olduğuna emin olduğumuz için oldukça rahattık.
Sallana sallana indim merdivenleri. Gözlerimden hala uyku akıyordu ve aşırı mızmız bir ruh halindeydim. Kapıda beni görünce kollarını açan sevgilimin tatlılığı ile gülümsedim ve sakince bıraktım kendimi kollarına.
Sıcacık hissettiriyordu.
O da benim gibi bol giyinmişti ve kalın kumaşın ardından beline ulaşmak her şeye bedeldi.
T- Benim ayıcığım yeni mi uyanmış.
Gülümseyerek okşadı saçlarımı. Kıkırtısı duyduğum en güzel melodi olabilir. Kafamı açıkta kalan sıcak boynuna gömdüm iyice. Kokusuyla nefes aldım. Nabzından dinledim kalp atışlarını.
Daha sıkı sarıldım beline.
Yaşam kaynağımdı o benim
T- Bebeğim?
B- Hm?
T- Biliyorum bana çok aşıksın ama gitmemiz lazım.
B- Seni bırakmak istemiyorum~
T- Peki şöyle yapalım. Elini boynuma sar bende beline sarılırım. Bırakmamış olursun beni.
Dediklerini yaptım ve uyuklamaya devam ettim. Tek hissettiğim arada beni yönlendirmek için belimden çekmesi ve saçlarıma bıraktığı öpücüklerdi.
Çok geçmeden kafeye vardık. Kendime gelmem lazımdı o yüzden önce yüzümü yıkadım. Geri geldiğimde Tae çoktan işe başlamıştı.
Bende hemen temizliğe yardım ettim ve kapılarï açtık. İlk saatler yoğun olurdu genelde. İnsanlar işe gitmeden önce bir fincan kahveye ihtiyaç duyuyordu.
Pekala, önlüğümü giyerken ve saçlarımı toplarken beni izleyen güzel gözlerinin gayet farkındaydım. Bu duruma ait memnuniyetim ile dudaklarım yavaşça kıvrıldı. Üzerindeki etkimi seviyorum.
Zaman çok hızlı geçti. Mesai çıkışı geldi ve biz o yorgunluğa rağmen hazırlandık.
Güzelliğimize dayanamayıp boynumuza ve dudaklarımıza bir iki damga bırakmış olabiliriz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şampanya ve Kızıl Şarap/ taegyu
Fanfiction"insanların üç yüzü vardır biri yabancılara gösterdikleri, biri yakınlarına gösterdikleri , diğeriyse kimseye göstermedikleri" ikisini biliyorum ama ben üçüncüyü merak ediyorum beomgyu çünkü biliyorum yüzlerinin üçüde birbirinden çok farklı