4:Hayır sus, Minmin hyung beni bırakmaz

132 21 48
                                    


Yazar: Alice Park

Yazarken aşırı yorgundum. Umarım yanlışlarım olmamıştır.
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum 💗

"O benimde küçük kardeşimdi. Ve bizim için çok değerliydi. Düğüne başlamadan önce onu anmak istedik. Huzur içinde uyu Minho..."
----
Seungmin tekrar miktafonu eşine uzattı.
"Tekrar tekrar teşekkürler. İyi eğlenceler"
Çift konuşmalarını bitirdikten sonra kalabalığın içine karıştılar ve davetlilerle ilgileniyorlardı. Peki Minho? Ah, o bir kenarda oturup onların konuşmalarını dinledi. Sonra da oradan uzaklaştı. Sahile doğru gidiyordu.

"Tanrım.. Neden ben? Abimin düğününde ona sarılamadım bile!" şuan kendi kendine konuşuyordu.
"En kötüsü o ağladığında ona 'ben buradayım' diyemedim!" yanağından yaşlar süzülürken o hızlı adımlarla sahile doğru gitti. Onu bedeninden, en önemlisi de kardeşi ve abisinden koparan o denizin kenarına.

"NİYE BEN? SÖYLE DENİZ! BEN SANA HAYRANLIK DUYARKEN SEN BENİ NEDEN SEVDİKLERİMDEN AYIRDIN?" onun sesini kimse duyamazdı öyle değil mi?
"Neden..." yere kumların üzerine oturdu. Elleriyle kapattı yüzünü.
"Ben nasıl bir kardeşim..." kendini suçluyordu işte. Ama onun bir suçu yoktu. Hiç bir zamanda olmamıştı. Belkide bu hikayenin en temiz ve günahsız karakteriydi. Aralıksız hıçkırıklarını susturamıyordu. 3 yıl boyunca yeterince sunmuşlardı zaten.
"Yeter a-artık!"

*o sırada düğünde olanlar*

Chris ona seslenen birisini duymuştu. Arkasına döndüğünde Jisung'u görmeyi beklemiyordu.
"Ah Jisung?"
"Merhaba Chris hyung.." yorgun gözüküyordu Jisung. Japonya'dan geri dönmüşlerdi.
"Görmeyeli baya büyümüşsün" Jisung'un saçlarını karıştırmış ve gülümsemişti.
"22 yaşına geldim. Bu arada tebrik ederim. Mutluklar dilerim"
"Teşekkürler Jisung-ah. Gelmenize çok mutlu olum. 8 yıldır Japonya'dasın."
"Evet öyle"

Düğün bitmek üzereydi. Jisung Chris'in yaptığı konuşmanın sonuna yetişmiş ve pek neden bahsedildiğini anlayamamıştı.
"Minho hyung ile ilgili bir şeyler" diye geçirdi içinden. Onu düğüne geldiğinden beri görmemişti.

Evlerine uğradığında Ji-woo ona bir şeyler anlatmaya çalışmıs ama Felix annesini susdurmustu. Çok garipti. Ama Chris hyung'a sorabilirdi. O hep doğruyu söylerdi.

"Chris hyung?" Jisung tekrar seslendiğinde ona dönmüştü Chris.
"Efendim Jisung."
"Minho hyung? O nerede?"
Chris kardeşinin ismini duyduğunda derin bir iç çekti. Jisung'a nasıl Minho'nun öldüğünü söyleye bilirdi?
"Imm.. Amerika'da" bu defa yalan söylemeliydi. Yoksa 3.kardeşi olarak gördüğü Jisung da gözleri önünde mahv olacaktı.

"Düğününe neden gelmedi ki?" Jisung bu soruyu şüphe ile sormuştu.
"Yani orada yaşayacak-"
"Chris hyung"
"Efendim"
"Doğruları söyler misin? Lütfen" Jisung az çok tanırdı Chris'i. Yalan söylediğinde göz temasından kaçınırdı. Aynı şimdi ki gibi.
"Bak Jisung oturalım öyle konuşalım."
Bir sandalyeyi çekmiş oturmuşlardı. İlk konuşmaya kim başlayacaktı.

"Jisung özür dilerim..."
"Ne için?"
"Onu koruyamadım... O öl-"
Jisung kulaklarını elleriyle kapatıyordu.
"Hayır! Söyleme! Nasıl ölmüş olabilir?! Ölemez o!" Jisung sandelyeden kalkıp bir ileri bir geri gidiyordu.
"Jisung beni dinle"
"Ne diyeceksin hyung? Ha?! O öldü seni bıraktı mı diyeceksin?! Bayan Ji-woo demek bunı söylemeye çalışıyordu."
"3 yıl önce öldü o!"
"HAYIR SUS! MİNMİN HYUNG BENİ BIRAKMAZ!"
Chris'in elinden hiç birşey gelmiyordu. Sözde bu gün onun en güzel günüydü.
"Jisung, bak sende benim kardeşimsin. Sana alıştıra alıştıra söylicektim ama olmadı. O 2020/07/14 tarihinde vefat etti. 10 gün kadar cesedini bulmaya çalışdılar..."
Jisung Chris'in ağladığını gördüğünde gerçek olduğunu ve kabus olmadığını anlamıştı.

"Ne yani... Kabus değil mi bu? Gerçek mi?"
"Malesef öyle Jisung..." hızla yanağından düşen yaşı sildi.
"P-peki nasıl öldü?"
"Denizde... Boğularak öldü. Keşke onu bekleseydim"
Jisung dolan gözleriyle Chris'e baktı. O da pek farklı değildi. Yavaşça sarıldı hyunga.
"Canı acımıştır Minmin hyung'umun..."
"Kendisine Minmin denmesini sevmezdi"
"O seni çok seviyordu Jisung. Senin yüzünü gördüğü sürece gözlerindeki yıldızlar parlardı. Sen gittin. Yıldızları söndü. 8 yıl geçti. Sonrada kendisi söndü."

*Flashback*
Jisung-14
Minho-15

Jisung'un dersi bitmişti ama Minho'yu beklemek istiyordu. Çantasını alıp sınıftan çıktı. Sınıfta çoğu kişiyle anlamazdı. Koridor boştu. Saatine baktı. 15 dk sonra Minho'nun dersi bitiyordu. Onu bekleyecekti.

Zil sesi geldiğinde Jisung Mİnhonun sınıfının kapısına doğru gitti. Kimse sınıftan çıkmamıştı.
"Zil çaldı ama bunlar hala ders işliyor."
Kapıyı tıklattı.
"Gel"
"Merhaba bayan Choi. Zil çaldı da bende Minho'yu beliyordum."
Bayan Choi 'anladım' anlamında kafasını salladı.
"Peki Minho'yla gidebilirsiniz."
Jisung gülümsesek Minho'ya baktı. Minho şaşırmıştı. Evet hergün birlikte eve giderlerdi ama bu defa farklı hissediyordu.
Çantasını alıp çıktı sınıftan.
"Sungie neden beni bekledin ki? Ha-rin noona çok endişelenir."
"Sadece 15 dakika bekledim. Abartma hyung" yürümeye devam ettiler. Jisung bu gün durgun gibiydi. Minho bunu fark etmişti.

"Jisung neyin var?" Minho birden durup sorduğu soruyla afallamisti Jisung.
"Yok birşeyim hyung?"
"Yalan söylediğinde anlıyorum Sungie"
Jisung oflamış ve tekrar Minho'ya bakmıştı.
"Ya çok mu belli oluyor?"
Minho basını sallamıs ve onaylayan mırıltılar çıkarmıştı.

"Şey biz Japonya'ya geri dönüyoruz" Jisung'un sesi kısık çıkmıştı.
"Nasıl yani?"
"Yarın için biletler alınmış. Benim bu sabah haberim oldu. Temelli gidiyormuşuz..." bunu söylediğinde gözleri doldu Jisung'un.
"Jisung ama siz burada yaşıyorsunuz. Burada bir düzenimiz var. Gidemezsiniz."
"Elimden birşey gelmiyor Minmin hyung" Jisung sonunda göz yaşlarını serbest bıraktı. Minho'ya sarıldı. Ellerini beline sardı, başını göğüsune yasladı. Onu bırakmak istemiyordu. Canından çok seviyordu onu.
---
Sabah olmuştu. Ne kadar Jisung ve Minho istemese de. Jisung bavulunu ağlayarak hazırlamıştı. Minho hyung'u ile olan tüm fotoğrafları yanına aldı. Minho'nun Jisung'a verdiği sweatshirt'ü....

"Hadi Jisung"
Jisung duyduğu sesle arabaya doğru sürdü bavulunu. Bavulu arabaya yerleştirdi. Arkasından ona seslenen sesle durdu. Minho hyung?
"Jisung bekle!" hem nefes nefese hemde ağlamış gibi gözüküyordu Minho. Minho Jisung'un yanına geldiğinde onun ellerinden tuttu.
"Lütfen gitme lütfen" Jisung olumsuz anlamda salladı.
"Minmin hyung... Yapamam"
Minho hafif çenesi titreyen gözleri dolan küçüğüne sarıldı.
Yanaklarından bardaktan boşalırmıscasına akan gözyaşıları, birbirine sıkıca sarılan iki beden....
"Gitmemiz gerek Jisung!" Jisung annesi ona seslendiğini duydu. Yavaşça ayrıldı ondan. Minho ise sadece yorgun bir şekilde Jisung'un gözlerine bakıyordu. Bir daha bu güzelliği tekrar görece bileceğine enim değildi.
"Gitmem gerek hyung..."
Jisung arkasını dönmüş ve arabaya doğru yürürken bi ses işitti.
"Unutma beni Sungie..."
"Sende beni bekleyeceğine söz ver Minmin..."

...

Don't forget me...|minsung|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin