Ne yazacağım hakkında ufacık bir fikrim bile yok dksklamdlaş. Umarım sıkıcı olamz
İyi okumalar efenim ♡♥︎~
Bayan Harin odasına çıktıktan sonra Jisung koşarak Minho'nun yanına gelmişti.
"Nereye götüreceksin beniii?" gerçi bunu Minho bile düşünmemişti.
"Sen nereye gitmek istersin?" Jisung her yere gitmek istiyordu aslında, uzun zamandır Kore'de bulunmamıştı. Hangi mağazaların, restoranların, eğlence merkezlerinin açıldığını merak ediyordu. Telefonundan saat'e baktı. Saat çoktan 18:00 olmuştu bile. Zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı.
" Hm aslında her yeri gezmek istiyorum. Ama saat çoktan 18:00 olmuş. Gece yarısına kadar vaktımız var."
Minho gülmüş ve söylemişti. "Ne o sindirella misin sen?" Jisung da onla güldü ve cevap verdi. "Değilim tabiki, sadece bu yıllar sonra geçirdigimiz 24 saat olacakk!" Minho kafasını sallamış ve saat'e baktı."Jisung bey hazırlanmanız için sadece 3 dakikanız var. Ve süreniz başladı!" Jisung şokla ağzını açmıştı.
"Neee?!" Hızla koşarak merdivenlere yakınlaştı. Minho ise büyük bi zevkle onu izliyordu koltukta oturup.
"Ciddi mısın Minho?" Jisung emin olmak için sormuştu. Çünkü hayatta 3 dakikaya hazırlanamazdı.
"Hahahaha rahat ol Jisung, istediğin gibi hazırlanabilirsinn." Jisung rahatlamış ve bir prenses edasıyla merdivenlerden çıkıp odasına girmişti.40 minutes later🥰
Jisung üzerinde bol jeans pantolon, aynı şekilde oversize t-shirt, aksesuar olarak güneş gözlüğü ile indiğinde Minho ağzı açık şekilde ona baktı. Hayranlıktan değildi bu. Evet Jisung baya şık ve yakışıklı olmuştu ama bu süre içerisinde bunlarımı giymiştiii?
"Jisungcum.." Jisung koltuğa oturmuş, (yine) bir prenses edasıyla bacak bacak üzerine atmış Minho'ya döndü. "Efendim Minhocum."
"Canım benim, 40 dakika bunlarımı giyiyordunn"
"Napıyım yani, bakım ve makyaj sapmasa miydim?" Minho oflamış ve ayağa kalkmıştı.
"Tamam Jisung hadi gidelim." Jisung da onun peşinden evden çıkıştı.~~~
"Bu restoran çok güzelmişşş. Japonya'da hiç böyle tatlı restoranlar yoktu." Minho kafasını çevirip restorana bakmış ve Jisung'a dönmüştü.
"Jisung bu eskiden ailecek geldiğimiz restoran. Geçen yıl restoranın sahibi öldüğü için oğlunun oldu restoran. O'da restoranda bi kaç yenileme çalışmaları yaptı."
Jisung ağzı açık restorana bakışırken konuştu. "O restoran bu restoran mıymış?? Oha çok değişmiş!" Jisung hevesli bir şekilde Minho'ya dönmüştü.
"Bu minnoş restoranda takılsak mı birazz?"
"Lunaparka gitmek istemiyor musun?"
Jisung biraz düşünmüş tekrar konuşmuştu.
"Oraya sonra giderizz, hadii"~~~
Jisung ve Minho restorana girmiş ve bir masada oturmuşlardı. Oturdukları masadan yolda geçip giden insanları izliyordu Jisung. Minho da onu tabi.
"Hoş geldiniz efendim, size nasıl yardımcı olabilirim?" Jisung masaya yakınlaşan oğlanı gördüğünde irkilmisti bi an.
"Afedersiniz, geldiğinizi fark edemedim."
"Sizi korkuttuğum için ben özür dilerim."
Jisung menüye bakmış ve sadece bakmıştı gerçi. Minho'ya yalvaran gözlerle bakınca Minho kalkıp menüye bakmıştı. Ordan lezzetli ve Jisungun beğeneceğini düşündüğü bir kaç yemeğin ismini söylemişti. Jisung da o yemeklerin arasından birşeyler seçmişti."Gerçekten de değişmiş bu restoran. İçerisini görmeyeli yıllar oldu. Sadece dışını görüyordum." Jisung onu onaylamış ve yemekten bir çakal almıştı.
"Haklısın, daha güzel olmuş sanki. Bay Seo'nun oğlu baya zevkliymiş."
Minho kafasını sallamış ve yanlarına gelen oğlanı göstermiş ve söylemişti. "Hatta oğlu geliyor şuan." Jisung anlamsız bakışlarını Minho'ya gönderirken yanlarına gelen çocukla oraya dönmüştü.
"Ah afiyet olsun, rahatsız etmiyorum umarım."
Jisung gülümsedi. "Yok hayır ne rahatsızlığı."
"Deminden beri kendi kendinize konuşuyorsunuz da. Endişelendim bir sorun olup olmadığını sormak istedim."Minho kahkaha atarken Jisung kıpkırmızı olmuştu. "Biraz sessiz konuş demiştim sana Jisung"
Jisung ensesini kaşımış ve bir şeyler bulmaya çalışıyordu.
"Ah şey ben arkadaşımla konuşuyordum, haha baya kaptırdım kendimi galiba" Oğlan kafasını sallamış ve söylemişti.
"Galiba siz yeni geldiniz restoranımıza. Ben Seo Changbin, buranın sahibiyim. Babam vefat ettikten sonra ben işletiyorum."
"Evet evet, bir arkadaşım önerdi burayı. Bende Han Jisung"İki oğlan el sıkışmış ve baya konuşmuşlardı. Tabi Jisung somurtmuş bir şekilde onları izleyen Minhodan habersizdi.
"Tekrar tanıştığımıza memnun oldum Jisung. Restorana tekrar uğramayı unutma"
"Tabi unutmam"
Jisung tekrar önüne dönmüş ve yemeğine devam etmişti.
"rEsToraNa tEkrAr uĞraMayı UnuTmA, TaBi uNutMa."
Minho Changbin ve Jisungun konuşmasını taklit ederken Jisung sessizce kıkırdamıştı. Allah'tan Minho bunu duymamıştı.Hesabı ödedikten sonra restorandan çıkmıştı ikili. Hava çoktan kararmıştı. Sokağı sokak aydınlatıyordu.
"Jisung lunaparka gitmeyi neden bu kadar istiyorsun?" Aslında Jisung bunu sadece kendi için istemiyordu. Kendisiyle birlikte Minho'nun da eğlenmesini, çocukken yarım kalan oyunlarına devam etmek istiyordu.
"Hm bilmem, eğleniriz biraz?"
Minho kafasını sallamış ve söylemişti. "Eskiden de çok severdin, hatta bi keresinde lunaparka gitmek isteyip okuldan kaçmıştın"
Jisung kıkırdamıştı. "Sende beni yanlız bırakmamak için benimle gelmiştin. Ceza almıştık ikimizde, ama ikimizde çok eğlenmiştik." Minho kahkaha atmıştı aklına dolan anılarla.Jisung o an bu kahkayı duyabilen tek kişi olduğu için mutlu olmuştu. Bu size biraz bencilce gelebilir ama kim olsa bu mükemmeliği kendine saklamak ister:).
Renkli ışıklar ve çocukların gülüşmeleri duyulunca oraya yakınlaştıklarını anlamıştılar. Her yaştan insanlar burada eğlene bilirdi. Minho durdukları yerin az ötesinde olan atlı karıncayı gösterip kıkırdamıştı. "Bu atlı karıncaya binerken kabak gibi düşmüştünn puahahahh" Jisung da durur mu? Tabi ki hayır. O'da arkalarındakı olan korku tünelini gösterip gülmüştü.
"Sende korku trenine binmek için binbir takla atmıştın. Ama tren ağrızalıydı hahahah"Bütün günleri parkı gezmek ve bir kaç oyuncağa binmekle geçmişti. Jisung topu şişelere atarken düşmeyenleri Minho düşürmüş ve sincap oyuncağını kazanmışlardı. Binmedikleri dönme dolap kalmıştı sadece. Jisungun yoğun isteği üzerine ona da binmişlerdi.
"Woaa! Buradan tüm Seul gözüküyor!"
Dönme dolapın tepesindelerdi. "Manzara gerçekten çok güzell"
Minho aşağıya bakıp söylemişti. "Acaba burdan biri düşerse bi parçası bile bulunur mu?" Jisung korkakça aşağıya bakmış ve Minho'ya dönmüştü.
"Sen bunu niye düşünüyorsun şimdi? Manyakmısın olm senn?!" Minho kıkırdamıştı. Sağ salim inmiştiler dönme dolaptan."Oh dünya varmış!" Minho Jisung'a yakınlaşmış ve sırıtarak söylemişti. "Ne o? Korktun mu yoksa? Sen ısrar etmiştin ama"
Jisung elindeki oyuncağı Minho'nun omzuna vurmuş ve sinirle söylemişti. "Nalaka ya nalaka. Korkmadım ben bi kere."
"Tabi tabi" Minho yürürken Jisung arkasından koşarak bağırıyordu.
"Yah Minmin korkmadım iştee-"
Bir anda Minho'nun durmasiyla o'da durmuş ve merakla konuşmuştu.
"Noldu Minho neden durdun?"
Minho eğilmiş ve çöp kovalarinin yanına yaklaşmıştı. Yırtık karton kutuyu açmıştı yavaşça. Gördüğü üç yavru kediyle şok olmuştu.
"Ne tatlı şeylersiniz sizzz~"
Minho kutuyu eline almış ve Jisung'a dönmüştü.
"Bu minicik kedileri nasıl sokağa atmışlar ya. İnsanlar çok acımasız"
Jisung kedileri severken aklına gelen fikirle gülümsemişti.
"Bizim kedilerimiz olsun muu?"Lunapark kısmı özür dilerim ficimde de vardı.
Umarım okurken eğlenmişsinizdir.
Sağlıkla kalın 🐿💗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don't forget me...|minsung|
Fanfiction"Unutma beni Sungie..." "Sende beni bekleyeceğine söz ver Minmin... " "Söz" başlangıç tarihi-29.07.2023 bitiş tarihi-...