1: Masum bildiğim deniz...

261 26 18
                                    

   ~~~
1080 kelime

Minho, 2020 12 temmuz

Merhaba, ben Lee Minho... Anne babası, iki abisiyle yaşayan 19 yaşında normal bir gençtim. Tıp okuyordum, ne kadar annemin zoruyla olsa'da işimi sevmeye başlamıştım. Küçüklüğüm nerdeyse mükemmeliyetçi annemin isteklerini yerine getirmek ve ödev yapmakla geçmişti. Nerdeyse dedim değil mi? Çünkü küçüklüğümü süsleyen bir arkadaşa'da sahip olmuştum zamanında. Annemin azabından bir Chris hyung'um kutarırdı beni, bir de o...

Chris hyung'um kim mi? Christopher Bang Chan...O benim üvey abim. Üvey dediğime bakmayın. Onu çok seviyordum. Annemiz bir babamızın ayrı olması bizi kardeş olmaktan hiç bir zaman alıkomamıştı. Beni hep korurdu... Bir keresinde, annemin elinden beni kurtarmasaydı, ve annem sakinleşmeden beni dövseydi hastanelik olurdum. Kısacası hafta sonları bizim eve uğrayan gamzeli gülüşüne ölüp bittiğim, ne zaman bende hyung'um gibi yakişiklı olacağım dediğim, sarı kıvırcık saçlı bir melekti... Onu çok özledim...

Lee Felix, küçük kardeşim...  Onunla hep kavga ederdik. Aramızda 4 yaş fark olmasına rağmen hep o kazanırdı ama. Evdeki en sevilen kişi ödülüne layık ve sahip biriydi. Annemin biricik oğlu... Hayır hayır kıskanmıyorum. Sadece, biraz bende öyle sevilmek isterdim. Hoş, zaten hayat  hiç bir zaman  bana seçeneklerini sunmadı. Yüzünün nerdeyse tamamını kaplayan çilleri, aynı Chris hyung gibi sarı ama düz olan saçları, görüntüsünün aksine dolmuş süren dayılar gibi sesi olan küçük kardeşim. Onu da özledim.

Ah şimdi ne mi yapıyordum?  Tatil olarak annemlerin yanına gidiyordum. Buna inanmayacaksınız ama babamı da özlemiştim. Felix'den aldığım bilgilere göre yeni bir ev satın almıştı babam. Yine Seul'de, ama sessiz sakin bir yerdeydi. Müstakil evin dış görünüşü villaları anımsatmıyor değildi. Evin tam karşısındaydım. Gözümdeki gözlüklerimi ve gece mavisi nerdeyse siyah olan saçlarımı düzelttim. Yorgun bakışlarımı eve gezdirdim tekrar. Uzaktan gelen suyun sesine sevinmiştim, en azından yüzmeye gidebilirdik. Kapının zilini çalıp bekledim. Kapıyı açan annemin yüzünde şaşırmış bir ifade vardı. Ah galiba Amerika'ya zorla postaladığı oğlunun onu ziyarete gelmesini beklemiyordu. Yüzümse sahte gülümsemem vardı. Anneme sarılıp, hiç bir şey demeden içeri geçtim. Aman tanrım... Bu ev şaheser olmalıydı. Bu evin mimarı mimar Sinan  falan mıydı? Çok abartılı oldu değil mi? Herneyse, içeri geçtiğimde bavulumu bir kenara bıraktım. Koltukta oturan 2 kişiye baktım. Bu defa sahte olmayan gülümsemenle Chris hyung'umun kollarnın arasına girdim.
"Hoş geldim Minho. İyi ki geldin kardeşim"
Söylediklerine gülümseyerek ayrıldım ondan.
"Hoş bulduk abi. Seni çok özlemişim" sonra babama döndüm. Yaşadıklarımla hiç bir alakası olmamıştı onun. Ne kurtarmıştı ne de kurtarılacak hale getirmişti. Çok düşünmeden onada sarıldım.
"Hoş geldin oğlum, nasılsın? Yolculuğun nasıl geçti?" ondan da ayrıldıktan sonra oturdum tekli koltukların birine.
"Hoş bulduk baba. İyim, yolculukta iyi geçti. Çok fazla yorulmadım. Zaten  1ay kalıp gideceğim."
İçeri giren annemle yarıda kesilmişti konuşmamız.
"Hoş geldin Minho. Geldiğinde bir şey söyleyemeden geçtin içeri." yüzündeki soğukluk beni iliklerime kadar donduruyordu.
" Hoş bulduk. Ah Chris hyung'umu ve babamı bir an önce görmek istedim sadece. Ve Felix yok mu? Evde olduğunu söyledi bana."
Yukarıdan merdivenlerden inen Felix'i gördüğümde kalktım.
"Biri beni mi çağırdıııı? İşte Felix burdaa" enerjik biriydi.
"Bu çocuk Selena falan mı? Her ismini söyledimizde çıkıyor ortaya" dediğime kıkırdamış ve sarılmıştı bana.
"Hoş geldin abi. Özledim seni" söyledikleri beni duygulandırmıştı. Felix pek duygularından bahsetmezdi. En son yaz kampına gittiğimde söylemişti bunu.
"Bende sizi özledim Felix, ama bana alışma olur mu?" bu söylediğimde kafasını kaldırıp yüzüme baktı.
"Yaa niye?"
"Ya hani Minho hyung'un üniversiteye gidiyor ya Felix." Chris hyung'un söylediklerine kıkırdayıp, kafamla onaylamıştım.
"Ay bane be" Ah Felix ve saniyede değişen ruh hali.

Don't forget me...|minsung|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin