Yeni kurgu gardaşlarım.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
***"Gel ablam gel, böyle sivri biber bulamazsın gel!" yanımda bağıracağım diye kendini yırtan kuzenime kısa bir göz atıp, elimdeki kaba poşet geçirip içindeki biberleri aktardım. "10 TL abla."
Uzattığı parayı alıp önlüğümün içine koyarken bana seslenen diğer kadına döndüm. "İki kilo domates verir misin iyilerinden olsun." başımı sallayıp kabı elime aldım.
İyi olduğunu gördüğümü iki iki tutup kaba attım. Zaten domateslerim iyiydi. Kabı tarttığımda fazla geldiğini fark edip bir tanesini içinden çıkardım.
Sonra tekrar poşetleyip sahibine verdim. "20 TL abla." dediğimde bana uzatılan parayı aldım. Belimdeki önlüğe parayı bırakırken arkamı döndüm.
Su şişesinin kapağını açıp, şişeyi dudaklarıma götürdüm.
Ben Erdem, pazarcı Erdem. Buralarda beni böyle bilirler. Veya domatesçi, biberci, salatalıkçı olarak değişen adlarım da var. Tarlalarımdan topladığım sebzeleri pazarda sattığım için bu adları takmışlardı.
"Domates'in hatrı kaldı!" Pazarlarda saçma sapan bir şekilde başınızı şişiren o adam varya, işte o benim kuzenim.
Bana yardımcı olmak için geçen senelerde gelmiş ve gitmemişti. O da pazardaki ortamı sevmişti. "Bağırma ulan!" diye kendisi bağırdı karşımızdaki kavuncu da İsmail.
Her Pazartesi ve Perşembe yaşanan alışkın olduğumuz bir dialog.
Bence pazardaki ortamı değil İsmaili sevmişti benim aptal kuzenim. "Allah belacığını vermesin İso." dedi roman ağzıyla konuşurken.
Onlara gülerken "Erdem oğlum." diye seslenilmesiyle şişenin kapağını kapatıp tezgaha döndüm. "Salatalık, sulu sulu salatalık. Gerizekalı İso'nun kavunlarından daha sulu." diye kulağıma doğru bağıran kuzenime tekme attım. "İşine bak."
Önüme döndüğümde gülümseyerek bana bakan Gül teyzeyle karşılaştım. "Gül teyze hoş geldin." Bu kadın tanıdığım en güler yüzlü insandı. Her zaman ki o güzel gülümsemesini sunarak "Hoş buldum." deyip arkasındaki heybetli adamı gösterdi. "Oğlumla tanıştırayım seni. Barbaros bu Erdem, Erdem bu da Barbaros." dediğinde çatık kaşlı adama bakıp başımı eğerek selam verdim. "Siz de hoş geldiniz." Anında selamımı alırken "Hoş bulduk." dedi kalın sesiyle.
Ben adamı çaktırmadan süzerken onunda bakışlarının benim üzerimde olduğunu gördüm. Heybetli, kaslı vücudu, keskin yüz hatlarıyla çok yakışıklı bir adamdı.
"Oo Gülistan hoş geldin." diyerek araya girdi Enes. Başka müşteri bana para uzatırken onu aldım. "Kaç demiştik abla sana?" elindeki poşete baktı. "Bir kilo demiştim ama oğlum.." dediğinde başımı salladım.
Önlükten bozukluk çıkarıp ona uzattım. "Sağ olasın." dediğinde başımı salladım "Sen sağ ol."
"Ne vereyim sana Gülistan?" Kadına isminden dolayı taktığı takma ismi oğlunun yanında bastıra bastıra söyleyen kuzenimin ensesine vurup onu uyarmaya çalıştım.
O da ayağıma vurduğunda, ona bende tekme attım. Klasik atışmalarımıza herkes alışmıştı. "Seni müşteri bekliyor git hadi." dediğimde başını salladı ona soru soranlara döndü.
Bende Gül teyzeye dönüp ne istediğini sordum. "Dört kilo olsun oğlum domates ve biberden. Salatalıktan da iki kilo veriver. Kışa Menemen yapacağım." dediğinde başımı sallayıp kabı elime aldım.
İki iki tutup kaba atarken aklımda Gül teyzenin oğlu vardı. Adam tüm asaletiyle önümdeydi, ben ise ellerimde kesik izleri, topraklarla doluydum.
Çok yakışıklıydı ulan.
Kabı tartmaya koyduğumda tam iki kilo olduğunu gördüm. Poşeti etrafa bakarak açtığımda Enes'in İso'ya bakarak el hareketi çektiğini, onunda tövbe çektiğini gördüğümde gülümsedim.
Poşeti kaba sarıp domatesleri içine aktardım. İlk iki kiloyu uzattığımda Barbaros annesinin elini tutarak almasına engel olduktan sonra parmakları parmaklarıma değerek poşeti elimden aldı.
Afalladım.
Parmakları parmaklarıma tüy gibi dokunmuştu.
Hiç istifimi bozmadan tekrar kabı alarak domatesleri doldurdum. Onu da poşetleyip tekrar uzattım ona. Kabı alıp bu sefer sivri biberlerimin yanına gittim.
Onunda dört kilosunu tek poşette toplayıp, Barbaros'a uzattım. Tekrar elimden aldığında bu sefer Enes önceden hazırladığı salatalığı uzattı. Gözlerim elini takip ederken Enes'ten poşeti mesafeli bir şekilde aldığını gördüm.
"Ne kadar tuttu?" diye sorduğunda kısa bir hesaplama yaparak. "100 TL." diye mırıldandım. Cüzdanını çıkardığında içindeki pembe paraların artık cüzdanı patlatacak kadar fazla olduğunu gördüm.
İki yüz TL'yi bana uzatırken elinden alıp önlüğüme bıraktım. Önlüğümün önünde bozukluklar arkasında tam paralar vardı. Elimi arka tarafa attım ve bir tane Yüz TL çıkardım ona uzattım.
"Hayırlı işlerin olsun oğlum Menemen yapayım yollarım sana." dediğinde Gül teyze gülümsedim. "Sağ ol teyzem." dediğimde arkasındaki beden de bana seslendi. "Hayırlı işler." dediğinde "Sağ olasın." diye yanıt verdim.
Son kez bana bakıp arkasını döndüğünde derin bir nefes verdim. Ne yaşamıştım ben az önce..
***
İlk izlenimler nasıl?
Bölüm hakkında düşüncelerinizi buraya bırakabilirsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAZARCI -GAY
Short StoryUzun süredir pazarda, tarlada ektiği sebzeleri satan Erdem, kendisine çok iyi bakan, mahallede sevilen yakın teyzesinin bahsettiği zengin oğluyla tanışması ve sonrasının birbirini ip söküğü gibi takip etmesini okuyacaksınız. İmkansız kelimesinin iç...