3.BÖLÜM "KAHVEHANE"

1.2K 120 19
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

***

Ellerim cebimde ilerlerken yoldaki taşları ayağımla başka bir tarafa savuruyordum. Kahvehaneye gitmeyeli uzun zaman olduğu için hem oradakilerin halini hattını soracak hem de canımın sıkıntısına son verecektim.

Şerefsiz Enes beni bir kavun uğruna yalnız bırakmıştı.

Götüne girsin o kavun.

"Erdem abi!" sokaktaki çocukların aniden bana koşmasıyla bende hafif tempoyla onlardan kaçıyormuşum gibi koşmaya başladım.

Hem gülüyorlar hem de beni kovalıyorlardı.

Bunu gerçekten seviyorlardı.

Bu dünya bir tek onlara güzeldi. En büyük problemleri evcilik oynarken oldukları rollerdi veya düştükleri zaman kanayan dizleriydi.

Onların en güzel yaşlarıydı bu zamanlar. En çok sokakları sesleriyle doldurma vakitleriydi. Artık tempoları yavaşlamaya başladığında yorulduklarını anlayıp hızımı düşürdüm. En sonunda durduğumda hepsi aceleyle belime sarıldılar. "Erdem abi!" diye hem bağırıyorlar hem de sarılıyorlardı.

"Çocuklar!" diye bağırarak bende onlara sarıldım. Bazılarını onlardan izin alarak kucağıma alıp döndürdüm.

Buna bayılıyorlardı.

Onlardan izin alarak döndürüyordum, dokunuyordum çünkü bana göre böyle yapılması gerekiyordu. Bir çocuğun izni olmadan ona dokunmayı ne şimdi seviyordum ne de çocukken sevmiştim.

Para almak için elimi cebime attım. Onlar için kağıt para çıkarıp en büyükleri Aslı'ya uzattım. "Sarışın al bakalım bunu. Bakkaldan istediğinizi alın. Paranız yetmezse Erdem abi ödeyecek deyin tamam mı?" dediğimde hepsi sevinç çığlıkları atarak bakkala doğru koştular.

Onların bu haline gülerken kahveye varmıştım. Bahçeye girmeden önce üç basamak vardı. Onları yavaşça çıkarken "Selamın aleyküm." diye seslendim.

Hepsi bana döndüğünde selamımı alıp karşılık verdiler. "Oo Erdem oğlum hoş geldin." dedi Kahve'nin sahibi Nezih abi. Başımı salladım. "Hoş bulduk abi."

"Erdem oğlum." diye seslendi başka birisi. O tarafa döndüğümde Buğra amca ve yanında oturan Barbaros'u gördüm. Beni görünce yerinde dikleşmişti. Onların yanına hızla ilerleyip Buğra amcanın eline eğildim.

Öpüp başıma koyduktan sonra başımı kaldırdım. "Amca görmemişim kusura bakma." dediğimde elime dostane bir şekilde birkaç kez vurdu. "Ne kusuru oğlum, geç otur." dediği zaman yanındaki bedene döndüm.

O da ayağa kalkmıştı. Elini uzattığında elini sıkıp başımı sağ ve sol tarafına vurdum. Afalladığı gözle görülür bir şeydi.

Üzgünüm yakışıklı adam ama burası şehre benzemez.

Onlarla birlikte sandalyeye oturduğumda dizi dizime değiyordu. İçim bir yavaştan kaynamaya başlasa da hiçbir şey yokmuş gibi etrafıma bakınıyordum.

"Erdem her zamankinden mi paşam?" diye sordu Nezih abi. O tarafa dönüp elimi kaldırdım. "Aynen abi." diye yanıt verdiğimde "Geliyor hemen." diye karşılık almıştım.

Buğra amca bana dönüp tarlalar hakkında sorular yöneltirken dizimdeki hafif baskı yerini daha elle tutulur bir baskıya bırakmıştı.

Fark etmediğimi zannediyor olmalı ki kendi dizini çekmiyordu. Ona kısaca bir bakış atıp Buğra amcaya döndüm. "Bizim Enes'le artık ne kadarı yapılırsa işte amca." tarlaları toplama işlerini sormuştu.

Babasıyla olan sohbetimi dinlemek daha yeni aklına gelmiş olacak ki kaşlarını çatarak dinlemeye odaklandı.

O sırada kahvehanenin çırağı Ümit vişneli oreletimi getirdiğinde ona döndüm. "Sağ olasın aslanım." güldü ve elini kalbine koydu. "Eyvallah abim." diyerek arkasını döndü, boşları toparlamaya başladı.

Bu çocuk her yaz buradaydı. Ailesi bir dönem akıllanması için zorla gönderdikleri kahvehaneden çocuğu şimdi alamıyorlardı.

"Enes oğlum ne yapıyor?" diye sordu Buğra amca. Sıcak oreletimden bir yudum aldıktan sonra boğazımı temizledim. "Ne yapsın, bir kavun sevdasına İso'nun peşinde dolanıyor. Artık kavun için mi başka bir şey için mi bilemeyeceğim tabii." dediğimde güldü.

"Başka bir şeydir o." diye fısıldadığında başımı salladım.

Barbaros şu an sadece dinliyordu. Arada dizini hatırlatmak amaçlı dizimden çekiyor sonra tekrar yaslıyordu. Bunu yaparken sadece bana bakıyor tepki ölçmeye çalışıyordu.

Bir tepki vermediğimi görünce de kaşlarını çatıyordu. Oreletimin son yudumunu da içtikten sonra ayağa kalktım. "Amcam iyi akşamlar." diyerek elini sıktım.

Burada daha fazla kalırsam hiç iyi şeyler olmayacaktı.

Ona döndüm bu sefer "İyi akşamlar." dediğimde boğazını temizleyip yerinde dikeldi. "İyi akşamlar."

Bardağımı alıp tezgaha götürdüm. Tezgahta bulaşık yıkayan Ümit'in yanına gidip cebimden para çıkardım. Pantolonunun cebine sıkıştırdım ve "Kolay gelsin." diyerek kahvehaneden çıktım.

Arkamdan itiraz sesleri geldiğinde umursamadan ilerledim. Her zaman yaptığım bir şeydi ama bu çocuk hiçbir zaman itiraz etmekten de kaçmıyordu.

Eve doğru yürürken aklımı kahve de olanlar kurcalıyordu.

Kolay olmayacaktı, kesinlikle kolay olmayacaktı.

***

Bölüm hakkında düşüncelerinizi buraya bırakabilirsiniz.

PAZARCI -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin