Bu kitabı "tamamlandı" listelerine almış birkaç kişi.
Ne tamamlanması yav daha yedinci bölümdeyiz.
Alt tarafı 3-4 ay bölüm atılmadı canım.***
Gözleri bir bana bir de arkamdaki traktöre kaydığında yüzümdeki gülümsemeyi sabit tutmaya çalıştım. "Ciddisin?" dediğinde gözlerimi devirdim. "Köy ortamında seni limuzinle karşılayamadığım için kusura bakma Barbaros ya!" deyip arkama döndüm.
Traktörün önünü kontrol etmek için eğilirken onunda derin bir nefes verdiğini işittim. "Tamam tamam kızma, binelim hadi!" dediğinde ona ters bir bakış attım.
Kızmamıştım ki.
"Sonra bana söylenme ama." diyerek teyit ettiğimde gülümsemeye çalışarak başını iki yana salladı. "Söylenmem." dediğinde kararsız kalmış gibi bir yüz ifadesi takındım. "İyi bari."
İlk önce basamağa basıp ben çıktım traktöre, sürücü koltuğuna oturduktan sonda hemen ona döndüm. Kararsız bakışlarıyla traktörü boydan boya inceledi. "Nereye geçeceğim?" dediğinde arkamı işaret ettim. "Arkama." dediğimde yüzünde anlamlandıramadığım bir ifade belirdi. "Arkana?" dediğinde kaşlarımı kaldırdım. "Arkama."
Basamağa bastı ve demirliklere tutundu. Kendini bir hamle de arkama attığında nefesini ensemde hissettim.
Şimdi anlamıştım, neyden bahsettiğini.
Sıcak basmıştı sanki buralara.
"Belini tutsam olur mu?" diye sorduğunda başımı yana çevirip ona baktım. Kaşlarını kaldırıp "Düşersem diye dedim. Yol biraz engebeli ya." dediğinde başımı salladım. "Tut bakalım." dedikten sonra önüme döndüm.
Saçma ama çok güzel şeyler oluyordu.
Ben traktörün anahtarını çevirirken o iki elini de sahici bir tutuşla belime yerleştirmişti. Sakin kalmaya çalışırken traktörü hareket ettirdim.
Bedenlerimiz açısından hareket etmek hiç iyi değildi. Sürekli birbirine çarpıyor zaten ağzımda olan yüreğimi iyice arşa çıkarıyordu.
"Rahat mısın?" diye sorduğumda o da benim gibi bağırmadan önce belimdeki elini sıkılaştırdı. "Çok!" dediğinde güldüm.
Heyecanlanıyordum.
Yeşillikler arasından geçerken traktörün büyük aynasından ona baktım. Yüzündeki büyük gülümseme ile etrafı, birazdan batmaya hazırlanan güneşi izliyordu.
Mutluydu.
Şehirden yanı sıra kendisini, görmek istediklerini yeni fark etmiş gibiydi. Sanki gözlerinin önündeki perdeyi az önce aralamış bu güzel nimetlerden yararlanmaya başlıyor gibiydi.
Onu böyle görmek yüzüme bir tebessüm sundu.
"İnekler!" dedi omzuma vurarak. Ortalama bir hızda gittiğimiz ve ayrıca yolda bizden başka kimseciklerde olmadığı için gösterdiği yere başımı rahatça çevirdim. Başımı sallayarak onu onayladım.
Gün içerisinde birçok inek gören bana göre onun şehir hayatında bu imkansızdı. Benim alışmış olduğum görüntülere o gördüğü şehir kirliliğinden dolayı şaşırıyordu.
Lavantaların resmedildiği tarlaya geldiğimizde onun için biraz yavaşladım. Bu saatlerde gökyüzü lavantaların rengine bürünürdü. "Bunun fotoğrafını çekmeliyim." dedi elini cebine götürürken.
Ön ceplerinde bulamadığı telefonu arka ceplerinde de aradı. "Almamışım." dediğinde cebimden telefonumu çıkarıp ona uzattım. "Al benden çek, kendine atarsın." dediğimde tebessüm ederek telefonu eline aldı.
İlk önce dört bir yanı fotoğraf çekti. Daha sonra kamerayı bana çevirdiğinde gülümsemek ve direksiyona tutunmakla yetindim. Telefonu bana uzattığında bu sefer ben onu çektim. İlk çektiğimde herhangi bir mimik yapmamıştı. İkincisinde ise hafif bir tebessüm etmişti.
"Otlayamamış inekten farkın yok Barbaros." diyerek verdiği pozlara laf attığımda o da kahkaha attı. Bu anı da kaçırmadan fotoğrafını çektim. "Garip bir örnekti." dediğinde verdiğim örneğe kendim de güldüm.
Sanırım biraz kendimi tutmalıydım.
"Burası çok güzel." dediğinde ona baktım tekrar. Lâkin o ne lila rengi gökyüzüne bakıyordu, ne de resmedilmiş gibi bir güzellikte olan lavantalara.
Sadece bana bakıyordu.
"Çok güzel." dediğinde tekrar bakışlarındaki yoğunluktan kaçarak lavantalara baktım. "Evet öyle. Hadi yola devam edelim!" diyerek hemen koltuğa oturdum.
Biraz sonra onunda kollarını belimde hissettim. Bunun heyecanı zaten içeride davul öttüren kalbime ağır gelmemiş daha canlı atmaya başlamıştı sanki.
Yol boyunca ne o konuştu ne de ben.
Manzaralar, güzellikler, nefeslerimiz, kışlar eşlik etti bizlere. Belki gideceğimiz yere geç kalmıştık lâkin birlikte kalmıştık.
Tek elimle telefonu açtığımda en son onun sohbetinde kaldığımı gördüm. Fotoğrafları kendisine atmıştı. Gördüğüm fotoğrafla gözlerim büyüdü.
Çünkü Barbaros.
Kendisinin çektiği fotoğrafımı da kendisine atmıştı.
***
Bölüm hakkında düşünceleriniz?
Yeni bölümlerle görüşmek üzere..

ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAZARCI -GAY
Short StoryUzun süredir pazarda, tarlada ektiği sebzeleri satan Erdem, kendisine çok iyi bakan, mahallede sevilen yakın teyzesinin bahsettiği zengin oğluyla tanışması ve sonrasının birbirini ip söküğü gibi takip etmesini okuyacaksınız. İmkansız kelimesinin iç...