4.BÖLÜM "RİCA"

1.2K 117 8
                                    

Bölümler iki günde bir gelecek.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

***

Yorgunluk kahvemi yudumladıktan sonra başımı arkamdaki yastığa bıraktım. Bugün Perşembeydi ve sabahtan beri çalışıyordum.

İso akşama kalacağı için Enes'te kalmak istemişti. Bu yüzden beni ikindi vaktinden önce eve göndermişti. Ne yalan söyleyeyim bu da benim işime gelmişti. Zaten o da çok geçmeden yanıma gelmişti.

Kapımızın önündeki verandaya koyduğumuz koltuklardan bir tanesinde uzanıyordum şimdi. Yürümekte zorlanıyordum, ayaklarıma kara sular inmişti. Kalçam koltuk yüzü daha yeni görüyordu. İşte uzun saatler ayakta durmanın zararları akşam eve dönünce ortaya çıkıyordu.

Vicdanım el verse topladıklarımı çoktan market kamyonlarına teslim ederdim . Ancak en temel ihtiyaçları bile pahalıya satmalarına alışkın olduğum için her ay gelenleri reddediyordum. Kanıma dokunuyordu resmen.

Bu yüzden kendim topluyor, topladıklarımı pazarda satıyordum. İhtiyaçtı, istedikleri gibi alsınlardı.

"Selamın aleyküm." diye bir ses geldiğinde başımı çevirip güç bela göz kapaklarımı araladım. Karşımda Barbaros duruyordu. "Aleyküm selam." diye mırıldanıp toparlandım hemen. Hâlâ ayakta kaldığını fark edince tekli koltuğu gösterdim. "Buyur otur."

Yönlendirdiğim koltuğa oturdu. "Hoş geldin." dediğimde başını sallayıp "Hoş buldum." diye mırıldandı. Neden geldiğini merak ettiğim için beklentiyle ona baktım.

Yanağını kaşıyarak etrafa bakındı. "Akşam mahalle yemeği varmış, oraya katılmanı istedi annem." dediğinde sıkıntıyla nefes verip bende etrafıma bakındım.

Mahalle yemekleri altı ayda bir yapılırdı. Son zamanlara kadar hepsine katılırdım. Ancak iki senedir katılmıyordum.

Bunun sebebi ise ne kadar mahallemi ve bazı insanlarını sevsem de birkaç kişi sinirimi bozuyordu. Bu beni sinirlendiren olay ise mahallenin anneleri kızlarını bilerek yanımda oturtturuyor, abileri de bunu görüp oturan kızla ciddi konuşmam için ilginç bir baskı kuruyorlardı.

İnsanlar garipti.

Kabul etmediğim her abi bir sonraki yemekte ya laf sokuyor yada beni kenarda sıkıştırmaya çalışıyordu. En sonunda bir tanesi ailem hakkında ileri geri konuşunca benim için mahalle yemeği geleneği onun üzerine çullamam ile son bulmuştu.

O günden sonra da bir daha gitmemiştim.

Bu sene de gitmeyecektim. Omuz silktim, "Benim için değişen bir şey yok Gül teyzeye söylersin gelmeyeceğim." dediğimde hiçbir tepki vermedi. Bunu tahmin ediyor olacak ki sadece bakmamla yetinmişti.

Oturduğu koltukta öne doğru kayarak, bana biraz daha yaklaştı. "Bak kim ne derse desin umursama tamam mı? Biliyorum zor ama kendin için yap bunu. Zaten iki sene boyunca katılmayarak onlara istediklerini vermişsin." diyerek sonlara doğru ses tonu sitem eder gibi çıkmıştı.

Biliyordu.

Ayağa kalktığında ona anlamaz gözlerle baktım. O ise işaret parmağını bana doğrultarak "İtiraz kabul etmiyorum, geliyorsun." dedi arkasını dönüp yürümeye başladı.

Haklıydı.

Koskoca iki sene boyunca gitmeyerek onlara istediğini vermiştim. Bugün gidebilirdim. Hem gider morallerini bozardım hem de Gül teyzenin söylenmelerinden kurtulurdum.

Çünkü kendisi mahalle yemeğine bir ay kala bir önceki sene gelmediğim için söylenmeye başlıyor, ondan sonra da o sene ki mahalle yemeklerine gelmediğim için bir ay da buna söyleniyordu.

Başımı iki yana salladım. Yok olmazdı bu sene de onu dinleyemezdim. Özellikle de tarla da başımın tepesinde söylenmeleri aklıma gelince"Enes!" diye bağırdım. "Ne var?" diye o da bağırdığında sesindeki yorgunluk içimi acıtmıştı.

İkimizinde pestili çıkmıştı resmen. Ona haber vermek zorundaydım ki eğer İso'nun geldiği bir aktiviteyi söylemezsem beni kollarımdan tutup dağda sallandırması an meselesi olurdu.

"Hazırlan gidiyoruz." diye tekrar bağırdığımda tüm köyün bizi duyduğuna yemin edebilirdim. Yalpalayarak merdivenden inme sesi geldiğinde kapıdaki bedene baktım.

Hızlıca iki ayağına da farklı terlikler giyip yanıma geldi. "Nereye?" dedi az önce Barbaros'un kalktığı yere otururken. Boğazımı temizleyerek ona yanıt verdim. "Mahalle yemeğine."

Aniden dikelince ayağa irkilerek ona baktım. "Ne yapıyorsun salak herif?" Ne yaptığını yeni fark etmiş olacak ki heyecanla geri yerine oturdu. "Ne bileyim oğlum uzun süre gitmeyince heyecan yaptım."

Ben gitmediğim için o da gitmemişti. Kuzenlik kurallarına haykırıymış, öyle kurallar mı vardı anasını satayım?

Aslında gitmek istediğini en başından beri biliyordum. Sadece benim yüzümden gitmemişti ve bu da her zaman çok suçlu hissettirmişti.

Tebessüm ettim, "İso gidiyor muymuş?" diye sorduğumda ağzı kulaklarına varana kadar gülümsedi. "Soracağım şimdi." kaşlarımı kaldırarak tekrar sordum. "En son posta koymamış mıydı bu sana?"

Eliyle karnını okşadı, "Biraz temas ettik, sonra kaldırdı. Ama engeli değil." dediğinde anlamayarak ona baktım. Gözleriyle eşofmanını gösterdiğinde jetonum sonradan düşmüştü. "Yok artık."

Afallamış hlime kahkaha attıktan sonra öpücük attı. "Var artık hayatım, hadi gidiyorum ben hazırlanmaya."

Manyaktı bu çocuk.

Başımı sallayarak oturduğum yere geri uzandım. Aklıma az önce karşımda oturan Barbaros'un karizması geldiğinde derin bir nefes aldım.

Acaba şu an camdan bakıyor muydu? Niye baksındı ki adam canım! Ben baksa mıydım?

Merakıma yenik düşerek gözlerimi araladım karşı eve baktım. Aramızdaki mesafe ortalama uzaklıktaydı. Gözlerim ben daha talimat vermeden aradığını anıda bulmuştu üst kattaki bir pencereden bana bakıyordu.

Bana mı bakıyordu!

Onu fark ettiğimi anladı ancak bakışlarını geri çekmedi. O çekmediği için bende çekmedim. Benim için hava hoştu, güzel suratını saatlerce izleyebilirdim.

Ama Barbaros farklıydı, ilk pazarda karşılaştığımızdaki bakışları, evime gelişindeki heyecanı, kahvedeki teması.. bunlar farklıydı.

Başkası yapsa rahatsız olacağım davranışlar, şimdi hoşuma gidiyordu.

O temasımızı arkasına bakarak kestiğinde bende ayaklandım. Sanırım birisi seslenmişti. İçeriye girip hazırlansam iyi olurdu. Ha bir de yemek olarak bir şey yapmalıydım.

Nereden çıkmıştı yahu şimdi bu mahalle yemeği!

***

Bölüm hakkında düşüncelerinizi buraya bırakabilirsiniz.

PAZARCI -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin