Maraba.
Askında bu kitabı bekletecektim, Güney ve Arhan'ı bitirdikten sonra devam edecektim. Ama o kadar güzel yorumlar gelmiş ki (üç dane ) dedim bekletmeyeyim.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
***
"Kuzen ben çıkıyorum." diye bağırdığında Enes yastıktan başımı kaldırdım. "Nereye?" holde dolanan adım seslerine kulak verdim. "Salak İso marketlere kavun götürüyormuş gideyim de az çıldırtayım." dediğinde onun görmediğini bile bile başımı iki yana salladım.
Bu çocuğun İsmail sevdası asla bitmiyordu.
Kapının kapanış sesi geldiğinde gözlerimi rahatça kapattım. Dün oldukça yorulmuştuk. Pazar kapanışına kalanlardandık ve evimize ancak gece dönebilmiştik.
Enes o kadar yorgun olmamıza rağmen kendisinde bu kadar enerjiyi nasıl buluyordu bilmiyordum ama ben yorgunluğumu onun aksine gün boyu yatarak bunu atmaya çalışacaktım.
***
Yumruklanan kapıyla birlikte acıyan gözlerimi yavaşça araladım. Aynı şekilde üzerimdeki yorganı çekerek yataktan kalktım.
Ani bir şekilde ayağa kalkmanın getiri olan dönen başımla birlikte kapıya yürüdüm. Kapıyı tek gözüm kapalı bir şekilde açtım. "Enes sikerim se-" diye sinirle konuşacağım sırada karşımda gördüğüm bedenle tüm diyeceklerimi yuttum.
Elinde sepet ile Barbaros karşımda duruyordu.
Dün ki şık haline nazaran bugün ev haliyleydi. Ulan adamın bu hali bile yakışıklıydı.
Ben ise karşısında eski baba pijaması diye anılan kareli pijama altım ve siyah tişörtüm ile karşısında duruyordum. Ben bu adama neden hep böyle yakalanıyordum?
Daha fazla alık alık bakmadan "Barbaros bey?" dedim şaşkınlıkla. Elini ensesine attı "Merhaba."dedi yine o hayran kaldığım ses tonuyla. Boğazımı temizledikten sonra konuştum. "Merhaba herhangi bir sorun yoktur umarım?"
Elindeki sepeti göstererek konuştu. "Yok yok sadece annem bunu gönderdi." dediğinde eline hemen uzandım. Ancak sepeti geriye çekerek elini durmam için uzattı. "Müsaitseniz içeriye bırakayım biraz ağır."
Pazarda daha ağırını kaldırıyordum ancak evimi merak ettiğini anladığım için ufak bir rol oynasam zor olmazdı.
"Aa öyle mi? Zahmet olmasın size?" diye sordum bana göre yapmacık ona göre gerçekçi olan bir tavırla. "Yok ne zahmeti." dediğinde kapıyı açtım ve içeriyi gösterdim. "Buyrun o zaman."
Terliklerini çıkararak içeriye girdi. Kapıyı kapattığım da gözlerimi kapattım. Bu koku.. ne kadar güzeldi. Arkamı döndüğümde hâlâ kapı eşiğinde beni beklediğini gördüm.
Salak kafam!
Adam sanki evi biliyordu da mutfağa bırakmasını bekliyordum.
Hemen hızlı adımlarla yanına gittim. Mutfağın yerini göstererek "Buyrun lütfen.." diyerek öncü oldum. Benden önce girmediğini fark edince mutfaktaki masanın üstünü gösterdim. "Buraya bırakabilirsiniz." dediğim hiç zorlanmadan elimi koyduğum alana bıraktı hemen.
Kolları kızarmıştı, gerçekten de ağırdı sanırım. Kollarındaki kızarıklığı göstererek konuştum. "Canınız acıyor mu?" Gözleri hemen kızarık kollarını buldu ve kaşları çatıldı. Ben söyleyince fark etmiş olmalıydı. Başını iki yana sallayarak beni reddetti. "Yanmıyor merak etme."
"Olsun ben hemen bir buz getireyim sizde rica ediyorum birkaç dakikalığına kalın." dediğimde hiç itiraz etmeden kabul etti.
Tebrik ediyorum Erdem, Flaş TV oyunculuğunda bir kademe daha atladın!
Buz dolabının yanına giderek buzluktan buz çıkardım. Onu temiz havluyla sararak küçük kanepeye yanına oturdum hemen. Buzu kollarına koyup beklettim. "Size de zahmet oldu tekrar kusura bakmayın. Kahve yapayım ister misiniz?"
Kaşlarını çatarak yüzüme baktı. Şu an o kadar yakınımdaydı ki. Dudaklarımızın arasındaki kısa mesafe beni resmen içine çekiyordu. Ayıp olmazsa dudaklarınıza yapışabilir miyim... "İlk söylediğini duymamayı tercih ediyorum, ayrıca bir kahveye de hayır demem." dediğinde gülümseyerek yanından ayrıldım.
Heyecanlanmıştım.
Uzun süre sonra böyle duygular hissetmek çok iyi hissettirmişti.
Zaten çok kahve içtiğimiz için suyumuz hep sıcaktı. Enes gitmeden benim için ısıtmış olmalıydı. Bardaklara kahveleri koyarken arkamdan sesi yükseldi. "Evinizin garip bir havası var." dediğinde bu sefer kaşlarını çatan bendim.
Kokusu mu kötüydü?
Ona döndüm "Anlamadım." diye mırıldandım. Ne hissettiğimi o anlamış olacak ki dudağı kıvrıldı. "Öyle değil, yanlış anlama. Hem çok eski bir havası var hem de modern havası var." dediği zaman neyden bahsettiğini anlamıştım.
İşte gerizekalı bir kuzeniniz varsa böyle karmaşık durumlara düşebiliyordunuz.
Kahve bardaklarını tezgahtan masaya doğru taşırken o da kollarına koyduğum buzu kenara bıraktı. "Dün yanımdaki adamı görmüşsünüzdür." dediğim de başını salladı. "Evet gördüm."
Kahvemden bir yudum aldım. "İşte o benim mal kuzenim." Gözlerinde gördüğüm değişimle anlamıştım. Sanırım bir taşla iki kuş vurmuştum ve yanlış anlaşılmayı düzeltmiştim.
Onu umursamadan sözlerime devam ettim. "Ben biraz daha nostaljiyi severim o modern şeyleri sever. Aynı evde yaşamanın zorlukları işte." dediğimde hâlâ yorumladığı şeylerin yanlışlığıyla yüzleşiyordu sanırım.
Bardağı kaldırıp konuştu."Kahve çok güzel olmuş eline sağlık."
O zaman bir tuzlu kahveye inşallah diyelim?
"Afiyet olsun Barbaros bey." kaşlarını çattı. Kahvemde oyalanırken boğazını temizlediğinde başımı kaldırıp gözlerine baktım. "Bey lafını kaldırsak.. buraya kafa dinlemek için geldim de işteymişim gibi hissettiriyor." dediğinde dudağımın kenarı kıvrıldı.
Güzel bahane ama Anadolu çocuğu yemez.
"Tabii ki. Nereden geliyordunuz yani geliyordun?" diyor sordum. Yok canım ne meraklı olması. "İzmir." dediği sırada ortamda bir telefon zil sesi yankılandı. Bu benim değildi onundu. Elini cebine attı hemen, kimin aradığına baktı.
"Pardon bunu açmam gerekiyor." dedi benden cevap bekleyerek. İlk defa bana böyle bir şey sorulduğu için bocalasam da hemen onay verdim. "Tabi tabi rahatına bak."
Parmağını kaydırarak telefonu açtı. "Efendim baba?" dediğinde gözlerimi etrafta gezdirdim. Asla dinlemem.
"Geliyorum şimdi." dediğinde kahve bardağını kafasına dikti. Yukarı aşağı oynayan boyun çıkıntısının bana nasıl bir görsel şölen sunduğunun farkında değildi. Ayaklandığında onunla birlikte bende ayaklandım. Telefonunu kapatarak eşofmanının cebine koydu.
"Ben artık gideyim." diye mırıldanarak yürümeye başladı. Önüne geçip kapıyı açtım kendime doğru çektim. Terliklerini giydikten sonra bana baktı. "Eline sağlık tekrardan kahve çok lezzetliydi." dediğinde ona gülümsedim. "Ne demek afiyet olsun."
İşaret ve orta parmağını kaşına koyup ileri ittirerek selam verdi.
Bende ona el salladım.
Arkasını dönüp karşı eve doğru yürüdü. O yürüdü ben arkasından baktım. Evine girdiğini görünce kapıyı kapatıp odaya geçtim. İşte şimdi bu güzel anıları tekrar tekrar zihnimde yaşatarak güzel bir uyku çekebilirdim.
***
Bölüm hakkında düşüncelerinizi buraya bırakabilirsiniz.
Barbaros ve Emre hakkında ne düşünüyorsunuz?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAZARCI -GAY
Short StoryUzun süredir pazarda, tarlada ektiği sebzeleri satan Erdem, kendisine çok iyi bakan, mahallede sevilen yakın teyzesinin bahsettiği zengin oğluyla tanışması ve sonrasının birbirini ip söküğü gibi takip etmesini okuyacaksınız. İmkansız kelimesinin iç...