AŞM| Bölüm: 12
Kırılmaz dediğim kalbim bir kez daha paramparça olduğunda anladım ben, aslında nasıl da kimsesiz kaldığımı...
Anna Meryem Aksel
Bir Hafta Sonra:
O lânet gecenin üzerinden tam bir hafta geçmişti. O bir hafta da ben tam da onların istediği gibi biri olmuştum. Hayır, bilerek öyle davranmıyordum. Gerçekten de beni dönüştürdükleri kişilik insanı dehşete düşürecek derecedeydi. Gülemiyordum meselâ, tıpkı ağlayamadığım gibi. Konuşamıyordum, sorulan sorulara dâhi cevap veresim yoktu ki vermiyordum. Delici bir sessizliğe bürünmüştüm. Sanki lal olmuştum, esasen ahraz... Bu yeni halim herkesi delirtiyor, çokça da korkutuyordu.
Yüreğimin orta yerinde kasırga misali kopan ve dinmek bilmeyen bir yas başlamıştı sanki. Annemle babamı kaybettiğimde tutamadığım yasım vakitsiz bir anda alevlenmişti. İhanete uğradığım hissi beni sonu olmayan bir boşluğa düşürmüştü ve ben bu kör karanlıkta yolumu bulamıyordum. Karanlık beni yutarken, bir çıkış yolu göremiyordum.
O akşam saldırıya uğradığımızı evdeki kimse bilmiyordu. Onlar söylememişti, ben de gerek duymamıştım. Ne önemi vardı ki! Nihayetinde ben koca bir hiçtim. Lakin halim ve tavrımdaki değişiklikler dikkatlerinden kaçmamış olacak ki Gazel'i birkaç kez sıkıştırdıklarına şahit olmuştum. Bilhassa Rahşan Hanım bunu çok fazla sorguluyordu. O gün onlar yokken evde bir şeyler olduğuna adı kadar emindi ancak bir türlü bulamıyordu gerçeği.
Seyyid Han o günün ertesi sabahı yanıma gelmişti ben bahçede tek başıma otururken. Bana bir açıklama yapacağını, en azından kendini savunacak birkaç neden sıralayacağını, bana kendimi bok gibi hissettiren düşüncelerimi çürüteceğini sanmıştım. Ancak yanıldığımı yanımda boş boş oturduktan sonra, hiçbir şey söylemeden kalkıp gidişinden anladım. Sözlerle olmasa bile tavırlarıyla hissettiklerimin bir kıymetinin olmadığını bana haykırmıştı!
Sonraki günler birbirinin aynısı şekilde geçmişti. Benim suskunluğum, suskunluğuma her gün yeni bir anlam yükleyen insanların şüpheci tutumları, akıp giden zaman ve kimsesiz olduğumu en sonunda anladığımdan olsa gerek çektiğim ruhsal acıyla devam ediyordum.
"Meryem Hanım, kahvaltı hazır."
Yani başımda dikilen Defne'ye bakmadan kafamı onaylarcasına salladım. Ardından yerden destek alarak ayağa kalktım ve ağır aksak adımlarla içeriye doğru yürüdüm. Mutfak kapısından içeriye adımladığımda üzerimde gezinen meraklı bakışları görmezden gelerek ilerledim. Salona girdiğimde kimseye bakmadan geçip yerime oturdum. Tam kadro masadaki yerlerini almışlardı bile. Bende onlara dönüşmüştüm. Sorgulamıyor, itiraz etmiyor, her sabah ve her akşam onlarla bu sofraya oturuyordum. Hiçbir şey olmamış, hiçbir şey yaşamamış gibi oturup onlarla yemek yiyordum.
Üzerimde gezinen kaçamak bakışları umursamadan tabağıma birkaç parça şey koydum. Hayattan bıkmış gibiydim, öyle ki iştahım dâhi kapanmıştı. Yediklerimi dâhi kendimi zorlayarak yiyordum. Karnımdaki bebeğim için...
Bebeğim için burada bir hayat yoktu, nihayetinde bunu anlamış olmam beklenen bir şey olsa gerek. Seyyid Han Cihanşah onun hayatını tehlikeye attığı gün o aptal anlaşmadan vazgeçmiştim. Bunu henüz ona söylememiştim ve söylemeyecektim. Nasıl yapacağım konusunda hiçbir fikrim yoktu ancak kızımı onların eline bırakmayacaktım. En başından beri bu saçma anlaşmayı kabul etmem yanlıştı, nihayet anlamış olmam da yanlıştan dönmem için attığım büyük bir adımdı benim için. Onun için daha güvenli bir yer bulmam gerekti!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALABORA | Şah & Mat ✔
Mystery / ThrillerCihanşah Serisi - I +18 - Yetişkin İçerik (Küfür, argo, cinsellik... içerir.) ♤ Geçmişin gölgesi, geleceğin kaygısıyla debelenirken, bir de bakmışsın ki yıllar geçmiş çoktan. Sen ise olduğun yerde karanlıklar i...