§ Türkiye'nin Gözünden §
4 veya 5. güne girdik. Artık bu şatoda kendimi kapana kısılmış değilde, dışarıda nükleer sızıntı veya patlamasına karşı sığınakta hayatta kalmaya çalışıyormuşum (kesinlikle 60 Second oynayıp gelmedim) gibi hissediyordum. Ne yemek bulabiliyoruz ne içecek su. En son bulduğumuz kutudan kıymalık bulgur ve salça çıktı. Amerika ölmeden önce mutfağın 3. Katta olduğunu söylediğinden dolayı İtalya ile mutfakta kıyma yapıyordum. Gerekli baharatları mutfaktan çaldık ve eksik malzemeli bile olsa en azından karnımız doymuştu.
Artık kimseye güvenmediğimiz için hepimiz mutfakta nöbetleşe uyuyorduk. Çünkü gittikçe sayımız azalmış, öldürülme oranımız artmıştı. Katili bulamadığımız için kafayı yemek üzereydik. Ve o duyurudan sonra bir daha duyuru olmadı. Etraftaki ülkelerin ceset kokularından hastalık oluşmaya başlamıştı.
Pek çok kişi uykusuna yenik düşmüş, bir daha o odadan çıkamamışlardı. Biz şatodaki odaları araştırırken karşımıza bir çanta çıktı. İtalya çantaya dokunacağı sırada Almanya "İçinde ne olduğunu bilmiyoruz, daha dikkatli olalım." diyip İtalya'yı durdurdu.
Derken kafamda hissettiğim acı ile gözlerim karardı.
§ 40 Dakika Sonra
Başımın ağrısı ile küfür ettim. Şatonun kaçıncı katındaydım bilmiyorum ama yanımda sadece İtalya ve Almanya vardı. Ve karşımızdaki ise maskeli katil ülkeydi. Korku içinde "N-ne yaptın ona?" dedim. "Eğer Japonya'dan bahsediyorsanız o öldü." dediğinde kendimi tutamadım ve ağlamaya başladım. Özür dilerim Japonya seni koruyamadım. Koruyamadık.
§ ???'nın Gözünden §
Japonya'nın öldüğünü söylediğimde Almanya korkmuş, İtalya dolu gözlerle duvara bakıyordu. Türkiye ise ağlamaya başladı. Ama sessiz ağlıyordu, yüz ifadesi değişmemişti sadece göz yaşı akıyordu.
Üzüntülerini umursamadan arkamı döndüm ve 20 kişi kaldığını haber vermek için giriş kata indim. Koridorda ilerlerken kendi kendime fısıldadım;
"Sadece sözde bir ölüm. Abartmaya gerek yok."
Aşağıya indim ve mikrofonu elime aldım. "TÜM HERKES LÜTFEN GİRİŞE GELSİN BU SEFER Kİ ACİL BİR DUYURUDUR AKSİ HALDE GELMEYENLERİN SONU ÖLÜM OLACAKTIR!"
5 dakika geçmeden herkes gelmişti. Tamamdır, başlıyoruz.
"Öncelikle herkese tekrardan merhaba. Kalanları tebrik ederim ve 20 kişi kaldığınızı belirtmek isterim. Bu sizinle son görüşmemiz olacak. Kendi kaderiniz bu saatten sonra sizin elinizde. Cümlemi toparlayayım; bu saatten sonra artık birbirinizi siz öldüreceksiniz, yaşamak istiyorsanız öldürün politikası yani. Ayrıca tüm kuralları kaldırıyorum. İsterseniz öldürün isterseniz tuzak kurun, ama saklanmak isteyenlere ise şunu beyan etmek eterim; nereye kadar saklanabilirsiniz ki? Sorusu olan?
Macaristan parmak kaldırınca söz hakkı verdim.
Macaristan: Önceki konuşmada da sormuştum, bizim kazancımız ne olacak?
???: Ahh o vardı değil mi? Öncelikle kazanan şu ana kadar öldürdüğüm tüm ülkelerin toprağına sahip olacak. Ayrıca buradan çıkmak için sadece ölmeyin. Bu kadar.
Almanya parmak kaldırdı "Peki bizi öldürmenin sebebi ne?"
???: İlk olarak her şeyin sadece 1 lideri olur, yani bana öğretilen bu şekilde. Ve bende bu şekilde benimsediğim için dünyanın tek sahibini en güçlüsünden yani en sona kalandan seçmek istedim. Ve davet edilen ülkelerin çoğu Avrupa ülkesi, Avrupadan olmayanlar ise Çin, Amerika gibi ülkeler ise güçlü olduğundan dolayı davet edildi. Yani o kadar çok güçlü ülke var ki herkes kendi ülkesi içinde kendini süpergüç olarak görüyor. İkinci amacım olabildiğince nüfusu azaltmak, böylelikle dünya daha sakin ve yönetmesi daha kolay olacak. Ne demişler 'Ne kadar çok, o kadar bok'. Ayrıca son kişiye yüzümü göstereceğim. Söyleyeceklerim bu kadardı, unutmayın yaşamak istiyorsan öldür. Son bir kez daha kendinize iyi bakın...
Diyip ışıklar üstüme kapandı.
Şimdi yiyin birbirinizi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aramızdaki Hain-Countryhumans
Ficción históricaTAMAMLANDI Türkiye; Amerika'dan aldığı bir davet üzerine baloya gider fakat işler değişir ve baloda bulunan cesetle beraber Türkiye ve ekibi öldürülmeden katili bulmak ve hayatta kalmak zorundadırlar.