[final]

1.2K 212 193
                                    


🥺 slm 🥺

19k için teşekkürler

. . .

sıkı sıkı tutunduğum emniyet zımbırtıları ne kadar sağlam olursa olsun zerre kadar güven vermiyor ve kalbimin deli gibi atmasına neden oluyordu. kafamı sola doğru çevirdim ve oldukça eğleniyora benzeyen Yeonjun'u izlemeye başladım.

onun o heyecandan kiraz gibi kızarmış pürüzsüz yanakları korkumu bir kenara bırakmama ve kalbimin bu sefer de saf bir sevgiyle atmaya başlamasına neden olmuştu.

kollarımın arasında gözlerini açtığından beri hayatımda gördüğüm en güzel insan oydu. ondan başka bir şey düşünemiyor, ondan başka bir şeyi göremiyordum.

"korkma." dedi eğlenen bir sesle, "ben buradayım."

bu işkenceden nasıl bu kadar zevk alabiliyordu ki?

tam ona cevap verecekken yavaşça hareket etmeye başlayan hızlı tren düzeneği lafımı bölmüş ve nefesimi tutmuş bir halde gözlerimi kapatmıştım, tren daha hızlanmaya bile başlamamış olmasına rağmen etraftan duyduğum çığlık sesleri kalp ritimlerimin daha da bozulmasına neden olmuştu.

"seni seviyorum Soobin." Yeonjun'un söylediklerini duyar duymaz gözlerimi açtım ve endişelendiğim her şeyi tek bir çırpıda tamamen unuttum, ta ki tren hızlanana ve kafam etrafa çarpmaya başlayana kadar.

"seni seviyorum Soobin!" etraftakilerin korku ve heyecan dolu çığlıklarının içinde yankılanan Yeonjun'un sesi sadece bana özelmiş gibiydi, sanki sadece ben duyuyordum. söyledikleri bedenimi sarıp sarmalıyor ve bütün korkularımı alıp götürüyordu sanki.

yüzüme çarpan rüzgara rağmen, "ben de!" diye bağırdım, "ben de seni seviyorum Yeonjun!"

. . .

titreyen bacaklarım yüzünden sendeleyerek yürüsem de sıkı sıkı tuttuğu ve asla bırakmadığı sol elime bakıp gülümsedim.

dönme dolaba, hızlı trene, atlıkarıncaya binmiş ve Yeonjun asla yorulmadığı için çarpışan arabalara da binip en sonunda onun için peluş bir tavşan kazanırsam buradan ayrılacağımıza söz verdiği için de dakikalarca peluş tavşan kazanmaya çalışmıştık. şimdi de sol elinde, büyük bir gururla, taşıdığı pamuk şekeri ve tavşanıyla beraber beni yemek yemeye götürüyordu.

"ne yiyeceğiz?"

hemen karşımızdaki mcdonalds'ı işaret etti. "patates kızartması ve milkshake ikilisini o kadar özledim ki!"

"ben de!" dedim sahte bir heyecanla, hayatımda yediğim en iğrenç kombinasyondu ama onu üzmek istemiyordum.

durdu ve ışıl ışıl parlayan gözleriyle bana baktı, "gerçekten o kadar sevdin mi?"

o bana bu kadar güzel bakarken nasıl hayır diyebilirdim ki?

"evet."

. . .

yemeğimizi yedikten sonra, Yeonjun tıka basa doymuştu ama ben midem bulandığı için neredeyse hiçbir şey yiyememiştim, el ele tutuşmuş sokak lambalarının altında yürüyorduk ki, "gerçekten de bütün sözlerini tuttun Soobin." diye mırıldandı, bunu söylerken derin bir iç çekmişti.

"tabii." dedim gururlu bir sesle, "öyleyimdir ben."

gülümsedi ama yüzünde bir burukluk vardı, bunu hissedebiliyordum. "bir sorun mu var Yeonjun?"

"beni kurtardın ve söz verdiğin her şeyi de yaptın... yani... beni bırakıp gitmek istersen..."

daha fazla konuşmasına izin vermedim, "tabii..." derken durdum ve yüzünü avuçlarımın arasına aldım, "seni tabii ki bırakıp gideceğim ama..." dudaklarından kısa bir öpücük çaldım, "bana olan borçlarını ödedikten sonra."

"öyle mi?" sesinde bu sefer de büyük bir hayal kırıklığı vardı.

"evet ama bana olan borçlarını hayatın boyunca ödeyebileceğinden pek emin değilim." ellerimi saçlarına daldırdım ve kafasını göğsüme yasladım, "sen borçlarını ödemeyi bitirene kadar da yanından bir saniye bile ayrılmaya niyetim yok.

kollarını belime doladı, "tüh..." diye mırıldandı, keyfi yerine gelmiş gibiydi. "bütün hayatım boyunca senin patates kızartması ve milkshakei seviyormuş gibi yapışlarını mı izleyeceğim?"

güldüm, "gayet de seviyorum?"

"gayet de yalancısın."

"ama seni seviyorum."

"sevmediğin şeyleri çok açık bir şekilde belli ettiğini göz önünde bulundurursak..." dedi ve bir süre beklememe rağmen devam etmedi.

"eee..."

"evet, beni sevdiğine ikna olmuş olabilirim."

saçlarına birkaç öpücük kondurdum, "ikna olsan iyi olur zaten, hayaletine bile aşıktım ben senin."

kafasını kaldırdı ve güldü, "öyle mi?" gülümseyişi o kadar sevimliydi ki nefesimi kesiyordu.

dudağının kenarına ufak bir buse kondurdum, "hep gül Yeonjun, olur mu?"

olduğu yerde yükseldi ve gamzelerimin çukurlarında gezinen dudaklarını hissettim, "sen de," dedi, "gamzelerini görmek o kadar hoşuma gidiyor ki..."

gamzelerimin tamamen ortaya çıktığından emin olana kadar gülümsedim, "öyle mi?" diye sorarken gülümsemeye devam ediyordum, "sonsuza kadar böyle kalabilirim o zaman."

gözleri kısılana kadar gülümsedi o da, burnunun hafifçe kırışmasını ve sevimli dişlerinin ortaya çıkışını her gördüğümde kalbimin kontrolünü kaybediyordum.

gülümsemeyi bıraktım ve dudaklarımı dudaklarıyla birleştirdim, sonsuza kadar benden kurtulamayacaktı.

sonsuza kadar onu sevecek, sonsuza kadar onun peşinden koşacak ve sonsuza kadar onun elini tutup sonsuza kadar dudaklarındaki o tadı almaya devam edecektim.

sonsuza kadar böyle kalacağımızı, ölünce bile ayrılmayacağımızı biliyordum. ölümün bile bizi ayıramayacağından emindim.

ölünce bile ayrılmayacağız.

. . .

BİTTİK BU ARADA

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

BİTTİK BU ARADA

🥺

onları okuduğunuz için çok teşekkürler bn gerçekten çok ÇOK severek yazdım umarım siz de severek okumuşsunuzdur

ONLARDAN AYRILMAYI HİÇ İSTEMEZDİM ÇOK ÜZGÜNÜM GERÇEKTEN BAYILACAĞIM YA

😔

yeni bir şeyler gelirse diye haberdar olmak isterseniz bni takip edebilirsiniz bu arada!!!!!

bb💖

cennet ve küllerin arasında | yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin