3; fleur sauvage

43 11 13
                                    

'Vous n'êtes pas ici, vous n'avez jamais été ici

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




'Vous n'êtes pas ici, vous n'avez jamais été ici.'

'Burada değilsin, buraya hiç gelmedin.'


...




14.12.1984




Hiçlik. Karanlık. Sessizlik.
Öldüğümüzde bizi bir bilinmezlik mi karşılayacak dersiniz? Ya da bir şey karşılayacak mı? Yoksa öldüğümüzle mi kalacağız?

Neden ölümü bu sıralar böyle sık düşünür oldum bilmiyorum. Ama sorgulama ihtiyacı hissediyorum. Bilinmeyenin verdiği heyecan damarlarımda kol geziniyor. Savunmasız bir anımı arıyor, arıyor ki merakıma yenik düşüp kendimi bu binanın tepesinden atayım.

Bir insan sırf merakını dindirebilmek adına ölmek ister miydi ki? Siz hiç ölümünüz üzerine enine boyuna düşündünüz mü?

Ben düşünmekten daha çok denedim diyebilirim bayım. Suyun içinde ancak 40 saniye durabildiğimi, bir çatıya sadece 3 kez çıkabildiğimi biliyorum. Boğulmayı göze alamayacak, o çatıya 4. kere çıkamayacak kadar korkak olduğumu da.

Ah, bayım zihnimde bir yerlerde sizinle bu konuşmayı daha önce yaptığımızı anımsıyorum. Ölmekten bahsettiğimde 'kır çiçeğim, kötüyü anma' derdiniz.

Kır çiçeğinin ne anlama geldiğini cahilliğimden olsa gerek bilemiyordum o zamanlarda. İki gün önce size yazdığım çok eski mektupların arasında, öyle eski ki muhtemelen biz hâlâ birlikteydik, bana kır çiçeği demenizi hak etmediğimi savunmuşum.

Ben o nadide çiçekler kadar özgür değilim bayım. Ben yalnız başıma yaşamıma devam edemem. Görmüyor musunuz? Siz olmadan yaşayamıyorum bile. Hizmetlilerimden biri dün üst katta bulunan kütüphaneye kadar bana eşlik etti. Çünkü zihnim gibi bedenim de artık dayanamaz oldu. 36 yıllık yaşamımda ilk defa birinin bana yardım etmesini gerektirecek kadar hastalandım.

Beni bu denli etkileyen, ölümümü sorgulatan, mektuplar yazdıran yokluğunuz bayım. Hasta olduğum için sizi suçlamıyorum, kendi dikkatsizliğimden hepsi. Lakin aklımı kaçıracak kadar sizi özlemiş olmam sizin suçunuz. Neden hiç göremedim sizi? 2 yıldır neden yoksunuz?

Bana neden cevap vermediğinizi anlamlandıramıyorum. Hiç mi özlemediniz beni? Kokum olmadan yapamayacağınızı söylerdiniz, 2 sene bensizliğe nasıl dayandınız?

Yazımın kötülüğüne bakmayın, ben, ben iyi hissetmiyorum kendimi. Parmak uçlarım öpücüklerinizin yokluğunda çok titrer oldu. Kirpiklerimde tonlarca yaş birikti. Özgür olabildiğimiz düşüncelerimi de yitiriyorum bir bir.

Kır çiçeğiniz, kalbindeki sizle beraber aklını da kaybediyor efendim.




...



'Pourtant, je te garde en vie dans mes souvenirs.'

'Yine de, seni anılarımda yaşatıyorum.'

théodore, tkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin