[Chase Atlantic - Mamacita]
Nefret, acı, öfke.
Sevgi, mutluluk, heyecan.
Benliğini tanımayan bir insan hissedebilir miydi adını her daim duyup ne olduğunu bildiği sandığı, zerresi hakkında deneyimi olmayan duyguları?
Sabahın geç saatlerinde hatta öğlene yaklaşır bir zamanda kafam sanki aralıksız saatlerce balyozla ezilmiş gibi bir ağrıyla sarsılırken vücudumun her bir kıvrımında hissettiğim sızıyla baş başa, vücudum terden ıslanmışken tek başıma odamdaki yatağımda bulmuştum kendimi.
Beynimi düşünmeye zorladım, neler olmuştu ki?
Hatırlayamıyordum.
Uzun bir rüya görmüş gibiydim, oldukça uzun ve yorucu bir rüya ama ne kadar zorlasam da hatırlamıyordum bir türlü ne olduğunu.
Düşündüm kendi kendime, en son neler yaşandığını. Hatırla dedim, zorladım beynimi ancak ne bir kıvılcım yandı derinliklerimde ne de bir ışık göründü. Pusluydu her taraf; rüyalarda kendimizi ne kadar zorlarsak zorlayalım eylemlerimiz kontrolümüz altında olmadan dengesizce gerçekleşirdi ya, tam da şimdi, sanki dün akşamdan sonrasını başka biri gelip benim yerime yaşamış gibi hissediyordum. Vücudumda derman yoktu, tükenmiştim âdeta ancak bunun yanı sıra içimde bir huzursuzluk vardı. Birileri oraya pimi çekilmek üzere sayaçlı bir bomba bırakmış, ne yakıyor bulunduğu yeri, ne de güvende etraf. Kirli gibi, bozuk, tuhaf ve karmakarışık hisler barınıyordu.
Doğruldum bulunduğum yerde, yatağımın hemen kenarındaki masada duran bir cd çarptı gözüme, o an geceye dair birkaç kare bulanık zihnime akın etti.
Üstelik her bir saniyesi hatırlamak istemeyeceğim türden.
Siktir, diye mırıldandım ve zonklayan başımın ağrısını dindirmek adına şakaklarıma hafiften parmak uçlarımla masaj yapmaya başladım. Öncelikle sakin olmam gerekiyordu, eğer sinirlenmeye devam edersem gerçekleşecek şey yalnızca boktan baş ağrımın ilerleyecek olmasıydı. Katlanılamaz bir ağrıdan ziyade ipleri elimde tutup kendimi dizginlemeyi tercih ederdim. Derin bir nefes verdim dudaklarım arasından ve sigara paketime bakınmaya koyuldum. Yere düşmüş, birkaç tanesi kırılmış paketin çarpması ile gözüme zor da olsa uzanıp bir dal yaktım aceleyle. En azından bu şekilde sakinleşebilirdim. Soğuk parmaklarım arasında yanan ucuz sigara, zihnimde dört dönen asılsız düşünceler ve darmadağın olmuş bedenim gibi tüm etkenleri görmezden gelmeyi seçerek dün geceyi hatırlamaya çalıştım.
Taehyung ile evde yalnızdık. Odama çıkmaya üşendiğimden ötürü salonda tek başıma otururken bir şey söylemeden yanıma gelmiş, umursamazca telefonu ile ilgilenmeye koyulmuştu. Sonrasında video ile ilgili bir şeyler zırvalayarak beni odasına çağırmıştı. Buraya kadar her şeyi tüm netliğiyle hatırlıyordum.
Odasına çıktığım andan itibaren yaşananlar kesik kesik, yavaştan dolmaya başladı hafızama. Yutkundum. Onunla yakınlaştığımız anlar, çok daha fazlası en olağandışı biçimde hatrıma geldi. Bulanıktı tüm görüntüler ancak asıl önemli olan netliğinden ziyade yaptığımız şeydi. Ciğerlerime doldurduğum dumanı üflemeyi unuttuğum için boğazımda kalan yakıcı hissin etkisiyle öksürdüm birkaç kez. Sikeyim, çok boktandı. Siktiğimin kızıl piçiyle geçirdiğim tüm gece, durdurmak istediğim, ki başaramayacağım biçimde amansızca akıverdi hafızama.
Ne yapmıştık biz?
Hayır, dedim. Daha fazla hatırlamak istemiyorum ancak nafile. Ne mümkün ki durdurabilmek?