[Chase Atlantic - Empty]
Sıkıcı.
Sıkıcı bir akşam vakti daha.
İlk defa gerginlikten ve gürültüden ırak evde ailenin tüm fertleri farklı uğraşlarla meşgülken yaptığım tek şey odamda ayaklarımı yataktan aşağı uzatmış, elimdeki birkaç atıştırmalığı unutup erimeye yüz tutturmuşken bilgisayarda oynayan rastgele bir filme tüm dikkatimi vermiş izlemekti.
Aslına bakarsanız, son zamanlarda bunu garipsemiyordum.
Taehyung ile olan son muhatabımızdan itibaren geçen dört haftadan beri ne bir kavga, ne de gürültülü bir olay girmişti hayatıma. Bundan memnun muydum? Elbette. Eski alışagelmiş yaşamıma dönmüş olmaktan daha fazla sevindiren bir şey olamazdı. Rutin işlerim tekrar daim döngüsünü korumaya dönerken bir nevi kendime gelmiş gibi hissediyordum. Evde yalnız kaldığımız zamanlarda yemek yenileceğinde birbirimizi çağırmak ve ufak tefek gerekli kısa konuşmalarımız haricinde pek bir iletişimimiz yoktu. Haftalar önce attığı mesajın ardından büyük bir kaosla baş başa kalacağımı sanarken aksine oldukça sıkıcı şeyler yaşanması, başta kuşkulanmama neden olsa da zaman geçtikçe şüphelerimi bir bir uzaklaştırmaya neden olmuştu.
Bu zaman diliminde gürültüden uzak olmamın diğer bir sebebi ise annemin, daha doğrusu annem ve üvey babamın tavırlarındaki gözle görülür değişiklikti. Eskisi gibi her hareketimi sorgulamak yerine umursamamayı seçmiş, kendi hâlime bırakmışlardı beni.
Şahsen hoşnuttum.
Bu sayede derslerime daha fazla sarılmış, küfürler ederek anlamaya uğraştığım İngilizce dersini tamamiyle çözmeye fırsat bulmuştum. Kısaca, böyleydi işte. Günün 24 sattinden çok daha fazla bir zaman diliminde, geceyi gündüze karıştıracak raddede Chase Atlantic dinlemekten başka bir vasfım yoktu.
Şimdi ise, telefonumdan kısık sesli bir melodi yükselirken kulaklarıma nakış edilen müzik, oynayan film sahnesinin repliklerine karışıyordu. Elimdeki tabağı yatağımın hemen yanında bulunan masanın üzerine bırakarak daha rahat bir pozisyona geçmek adına kıpırdandım hafifçe. Dakikalardır aynı şekilde durmaktan uzuvlarım uyuşmaya yüz tutmuştu, rahatsız ediciydi. Kendime uygun bir açı bulduktan sonra bilgisayarı kucağıma koyarak kafamı yatak başlığına yasladım ve tekrar filmi izlemeye koyuldum.
Ancak, kapının çalınması ile duraksamak zorunda kaldım tabii.
"Gel."
İstifimi bozmadan, gelenin kim olduğuna baktım. Heyecanlı olduğu her hâlinden belli olan annem, biraz endişeli ve biraz da neşeli bir hâlde kapının arkasında dikilirken girmek adına başıyla izin aldı, aynı şekilde karşılık verdim ben de girmesi adına. Savsak, bir o kadar da kararlı adımlarla yanıma ulaştığında "Oturabilir miyim?" diye sordu. Kaşlarım çatılırken bir baş sallamasıyla onay verdim sözlerine.
Benden biraz uzağa, yatağımın kenarına oturduğu esnada kucağımdaki bilgisayarı kapatıp bir kenara koydum ve merakla ne söyleyeceğini öğrenmek adına hareketlerini izlemeye koyuldum. Tek bacağını bükerek yatağa, diğer bacağını da yere uzatıp yerleştiğinde konuşmak adına dudaklarını araladı.
"Nasılsın?"
Tamam, bu biraz beklenmedikti.
"İyiyim, fakat bir sorun mu var?"
Biraz şaşkın, biraz da şüpheli bir tavırla kurduğum cümlenin ardından bakışlarını yere indirdi annem. Neler olduğunu anlamakta güçlük çekiyordum, çünkü annemi yanıma gelmiş, benimle nazikçe sohbet etmeye çalışırken görmek zordu. Fazlasıyla. "Daehyun," dedi ve biraz duraksadı.