1.2 ─ ❝Sönük izmarit, dalgalar.❞

3.3K 273 180
                                    

[The Weeknd - Kiss Land]

Yorucu.

Oldukça yorucu bir akşam vakti daha.

Hava daha yeni yeni kararmaya başlamışken tüm şanssızlığın üzerimde kilitlenmiş olduğuna artık tanrı üzerine yemin bile edebilirdim. Önce, sözde tatil için geldiğimiz araba bozulduğundan yolun geri kalanını üvey abimle gelmek zorunda kalmış, ardından günün geri kalanını da yalnız geçireceğimizi öğrenip, daha bir yıkılış yaşamıştım.

Olumlu tarafından bakacak olursak artık eskisi gibi itlik peşinde dolaşmadığımız için aramızda sorun yaratacak herhangi bir olay gerçekleşmemişti. Beni şaşırtacak derecede her hareketime karşılık öyle sakin, öyle durgun kalıyordu ki sinirlenmem için ortada bir sebep kalmıyordu bile. Uğraşmıyordu benimle, eskisi gibi sinir bozucu tavırlar sergilemiyordu.

Bir şekilde bu, tuhaf hissettiriyordu.

Elimdeki çalı parçasıyla kuru toprağı özensizce eşelemeye devam ederken ayı ilk defa bu denli net görebilmenin sevincini yaşıyordum içimde. Serindi hava, üzerimde kalın bir ceket olmasaydı üşürdüm muhtemelen. Saçlarım rüzgarın hafif dokunuşlarıyla savrulurken kulağıma dolan müziği dinlemekle yetiniyordum.

Vücudum aniden esen havanın getirisiyle hafiften titremeye başladığında odağımı farklı bir şeye vermeye çalıştım. Bir gece yürüyüşü belki, zamanı boşa geçirmek yerine güzel şeyler keşfetmeme neden olabilirdi. Yavaşça ayağa kalktım. Uzun süredir oturmaktan uyuşan uzuvlarım üzerimden bir dozer geçmiş hissi yaratıyordu. Ellerimi ceketimin ceplerine sıkıştırmadan hemen önce dudaklarımı büzerek ısıtmak amacıyla içimde biriken sıcak havayı üfledim birleştirdiğim avuç içlerime. Birkaç kez birbirine sürtme faslını atlattıktan sonra oldukça yumuşak olan cep kısımlarına yumruk yaptığım ellerimi yerleştirerek yabancısı olduğum bu yeri gezmek adına hareketlendim.

Arkamdaki Taehyung, telefonuyla ilgilenmekle meşgülken sessiz olmak için ekstra bir efor sarf etmeden ayrıldım yanından. Başta, yavaştan sararmaya başlayan yeşillikleri geçtim ve bulunduğumuz alanın çok da yakınında olmayan, uzaktan seçilen birkaç topluluğun bizim gibi kamp alanı kurduğunu gördüm. Normal şartlar altında böyle güzel alanlar asla boş, ve temiz olmazdı. Her taraf bir sürü kalabalıkla dolup taşar, üstelik kir ve pisten geçilmeyecek şekilde olurdu. Aksine, şehrin ışınlarından ve gürültüsünden uzak daha adını bile bilmediğim bu yer insanı iyi hissettirmeye yetiyordu.

Etrafı incelemeyi bırakıp kafamı eğdim soğuğun aniden yüzüme çarpmasından dolayı. Ceketimin kapüşonu yoktu ve saçlarımı daha yakın bir zamanda kesmiş olmam, böylelikle koruyucu sıcaklığının kaybolmasından dolayı yüzüme esen rüzgar içimin titremesine neden olmuştu. Sorun değildi. Soğuktan hoşlanıyordum. Fazlasıyla hatta. Yazın sıcağında kavrulup rahatsız hissetmektense soğuğun iliklerime dek işleyip vücudumu titretmeseni tercih ederdim.

Sahil kıyısına geldiğimi, yeri izlediğim için değişen zemin sayesinde anlamıştım. Kumlar ayakkabıma çarpıyor, yürümeye devam ettikçe fazla rahatsız etmeyecek biçimde ayakkabımın üst kısmından içine doğru birikiyorlardı. Kafamı kaldırıp etrafa bakındım. Eşsiz bir manzaraya konukluk ediyordu gözlerim. Denizin uçsuz bucaksız sonu, insan gözünün alamayacağı şekilde gözlerimin önünde seriliyken yıldızlar ışık kirliliği gibi bir etken söz konusu olmadığından dolayı en parlak netliğiyle ışıldıyordu. Tam arkamda yüksekçe kayalıklar vardı. Hatta o kadar yüksekti ki, oranın üzerinden atlayan herhangi biri yere çakıldığı takdirde ölebilirdi bile. Eğilip yavaşça parmaklarım arasına almaya yeltendiğim kumlar, yapay olanların aksine tüm yumuşak ve pürüzsüzlüğüyle parçalarını sel gibi bırakıp gidiyordu tenimden.

Devilish.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin