İyi okumalar❤️
Uykulu uykulu yazdım, yanlışım varsa affola.
Ertesi gün olduğunda okula gitmek için hazırlanmıştım. Soner hoca, WhatsApptan, saat sekizde almaya geleceğini yazmıştı.
Bu durum beni mutlu ediyordu çünkü on beş dakika daha fazla uyuyordum ve on beş dakika on beş dakikaydı.
Annem ağzıma ufak tefek şeyler atmam için mutfağa çağırırken masaya oturup yemeğimi yemeye başlamıştım. Normalde ablamla birlikte kahvaltı yapıyorduk fakat benim geç kalkmam sebebiyle birlikte kahvaltı yapamamıştık. Bu durum ister istemez gözlerimin onu aramasını sağlarken yarın onunla kahvaltı yapmak için erken kalkmaya karar vermiştim.
Ama bir yandan da mutluydum, tüm sofrayı artık tek başıma yiyebilirdim.
Kapının zili çaldığında annemin yanağından öperek yavaş adımlarla yürümeye başladım. dışarıya çıktım. Dışarıya çıktığımda bana gülümseyerek bakan adama bende gülümsedim. "Günaydın hocam."
"Günaydın Metecim."
Annem kapıya koşar adımlarla gelip Soner hocaya teşekkür ederken onları izliyordum. Normalde kolay kolay insan sevmeyen annem , arada ablam ve beni de sevmediğini düşünüyordum, Soner hocayı tanıştığı andan beri çok seviyordu. Annemle konuşması bittikten sonra bana dönerek kolumu omzuna atmıştı. Arabaya binmeme yardım ettikten sonra arabaya bindi.
"Ee Mete, heyecanlı mısın? Bugün sabah yarışmanın sonuçları açıklanacak." Demişti.
Başımı iki yanıma salladım gülerken. "Yok hocam zaten biliyorum birinci olduğumu e ödülü de öğrendim. O yüzden beni ilgilendiren bir şey kalmadı artık."
"Haklısın aslında, peki parayla ne yapacaksın?" Dediğinde bir müddet düşündüm. Para yüksek bir miktar değildi ama yine de paraydı yani. "Valla hocam muhtemelen bir tişört alırım."
Başını sallayıp beni onayladığında yolun devamını sessizce geçirmiştik.
Okula geldiğimizde bizimkilere önceden haber verdiğim için kapının önünde beni bekliyorlardı. Beni sınıfa çıkartırken yardım etmeleri için çağırmıştım.
Soner hoca her ne kadar "ben çıkartırım önemli değil." Dese de ona daha fazla yük olmak istemiyordum.
Eflal ve Mavi, kollarımı tutup yavaş yavaş yürütürken Onur, oflayarak "hızlı çıkalım hadi." Demişti. Eflal kaşları çatılı bir şekilde "şerefsiz keyfimizden mi yavaş çıkıyoruz? Çocuğun ayağını görmüyor musun sen?" Diye bağırınca çoğu göz üzerimize döndü.
Onur gözlerini devirip beni belimden ve bacaklarımın altından tuttuğu gibi kucağına alırken ağzımdan ufak bir çığlık kaçmıştı.
Benim attığım çığlıkla birlikte zaten üzerimizden olan gözlerin sayısı artarken utandığımı hissediyordum. Onur benim aksime gayet rahat bir şekilde beni taşımaya devam ederken sınıfa girip sıraya bırakmıştı.
Eflal gelip yanıma oturduğunda ona baktım. Içimden yarışmanın sonucunu söylememem gerektiğini kırkıncı defa tekrar ederken en sonunda dayanamayarak hızla başımı Eflale döndürdüm. Eflal anı hareketimden irkilip "çarpıldın sandım mal!" Dediğinde onu takmadan "Sana bir şey diyeceğim ama kimseye söyleme tamam mı?" Başını heyecanla sallayıp "ne oldu?" Diye sorduğunda
"Ben yakışıklılar arasında birinci olmuşum." Demiştim. "vay aslanım!" Diyerek bana sarıldığında sınıftakiler , gerçekten abartmıyordum sınıftaki herkes, bize dönmüştü. Elimle yüzümü sıvazlamıştım.
"Oğlum mal mısın ne deli sikmiş gibi bağırıyorsun?"
Eflal dediğimi hiç umursamadan "ödül neymiş?" Dediğinde ağzımı açtım.
Fakat açtığım gibi geri kapattım.
Bu şerefsiz benim azıcık olan parama dahi göz dikeceği için "bilmiyorum reis." Demiştim.
Ne yapabilirdim yani? Kaç gündür aynı şeyleri giymekten sıkılmıştım. Yeni bir tişörtüm olsa fena mı olurdu?
Eflalle birlikte sınıfta oturmaya devam ederken nöbetçi öğretmen gelerek "herkes bahçeye, çabuk." Seslenmişti.
Eflal bana kara kara bakmaya başlarken dudağımı ısırdım.
Onur ve Mavi muhtemelen yangın merdiveninde oturuyordu ve hocayı duymamıştı. Arasak açmazlardı ve nöbetçi öğretmen inmezsek disiplin bile verebilirdi.
Tam o sırada sınıfa giren Soner hoca "haydi gençler aşağıya!" Diye bağırmıştı.
O sırada gözlerimizin birbirine değmesi sonucunda bir bana bir Eflale baktı.
En sonunda yanımıza gelip "Eflal sen in oğlum ben Mete'yi alıp inerim." Demişti.
Eflal "tamam hocam." Deyip dışarı çıktığında Soner hoca beni aynı Onurun yaptığı gibi kucağına aldı.
Aşağıya indiğimizde beni kürsünün yanına bıraktı. Kulağıma eğilip "birazdan seni çağıracaklar." Dediğinde ona baktım.
Baktığım an burunlarımızın birbirlerine değmesiyle gözlerim büyüdü.
O anın paniği ile dudaklarımı yalarken gözleri kendinden bağımsız bir şekilde dudaklarıma kaydı.
Soner hoca, tam ağzını açmış bana bir şey diyeceği sırada müdürün adımı okumasıyla ondan uzaklaştım.
Bir süre birbirimize bakakalırken müdürün ismimi tekrar söylemesi ile kürsüye çıkıp ödüllerimi (!) aldım.
Geri döndüğümde Soner hocanın yerinde olmadığını gördüğümde rahatlamıştım.
Aramızda bir anda oluşan çekim beni korkutmuştu.
Bizimkilerin yanına gidip oturduğumda yanıma gelen din hocamla konuşmaya başladım.
Okuldaki tek sevdiğim hocanın din öğretmenim olduğunu söylemiş miydim?
"Yavrum ayağına ne oldu senin?" Diye soran hocamla kısaca başıma geleni anlattım önce gülüp sonra ciddileşmişti.
"Yavrum hep nazar hep, yakışıklı boylu poslu bir gençsin oku kendine." Demişti.
Onun bu dediğine gülümseyip teşekkür ederken bizimkilerle sohbete devam ettim.
İzlendiğimi fark etmeden...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgili Öğretmenim | bxb
HumorMaskeli Balo kurgusunun yan shipi Soner ve Metenin kitabıdır. kitabı anlamak için Maskeli Baloyu okumanıza gerek yoktur. Her şey sizin bana özel ders vermenizle başladı, ve tabi size küfür etmemle...